Tüyü bitmemiş yetim hakkından kaçının

DEĞERLİ KARDEŞLERİM:

Bildiğiniz gibi Türkçemizde "Tüyü bitmemiş yetim hakkı" diye bir söz vardır. Tüyü bitmemiş yetim hakkı deyiminin anlamı ve açıklaması: Daha doğmamış kişilerin bile haklarına saygılı olunması gerektiğini ifade etmek için kullanılan özellikle kamu mallarındaki kul hakkına dikkat çeken bir deyimdir. Bir başka açıklama ile "Tüyü bitmemiş yetim hakkı" kelimenin tam anlamı ile saf masum, hiçbir sorumluluğu bulunmayan fakat mutlak haklara sahip eşsiz bir varlık, o kadar korumasız, saf ve masum ki bu haklarından uzak ve bihaber.". Kul hakkı ve beytülmali ile alakalı önce Peygamber Efendimiz (SAS) birkaç hadisi şerifinin meallerine yer vererek konumuzu işlemeye çalışalım.

Âlemlerin efendisi Peygamberimiz şöyle buyuruyor: Sevbân'dan (RA) nakledildiğine göre, Resulullah (SAS) şöyle buyurmuştur: "Kim şu üç şeyden uzak olarak ölürse cennete girer: Kibir, ganimet malına hainlik ve borç." (T1572 Tirmizî, Siyer, 21; İmare 2412). Abdullah b. Büreyde'nin, babası aracılığıyla naklettiğine göre, Hz. Peygamber (SAS) şöyle buyurmuştur: "Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey (kamuya) hainliktir." (D2943 Ebû Dâvûd, İmâre, 9-10). Ebû Hüreyre'den (RA) nakledildiğine göre, Resulullah (SAS) şöyle buyurmuştur: "Kimse hakkı olmayan bir karış yeri bile almasın! (Alırsa) Allah, kıyamet gününde yedi kat yeri onun boynuna dolar." (Müslim, Müsâkât, 141).

Adî b. Amîra el-Kindî'nin (RA) işittiğine göre, Resulullah (SAS) şöyle buyurmuştur: "Sizden kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden iğne (miktarı) ya da daha büyük bir şeyi gizlerse bu bir ihanet olur ve kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir." (Müslim, İmâre, 30). Muâz b. Cebel (RA) anlatıyor:

"Resulullah (SAS) beni Yemen'e gönderdi. Yola çıktığımda peşimden birini gönderip beni geri getirtti ve şöyle buyurdu: "Sana niçin haberci gönderdiğimi biliyor musun Benim iznim olmadan bir şeyi alma! Zira bu ihanettir. Kim de (kamu malına) ihanet ederse kıyamet günü ihanet ettiği şey ile birlikte gelir. Seni işte bunun için geri çağırdım. Şimdi görevine gidebilirsin.".

Kamu malı konusunda son derece hassasiyet gösteren Allah Resulü (SAS), dağıtılması gereken bir malın hâlâ yanında bulunuyor olmasından o kadar rahatsızlık duyuyordu ki, bu durum onu, ailesinin yanına gitmekten alıkoyabiliyordu. Nitekim bir keresinde yanındaki mallar gerekli yerlere dağıtılamadığı için sevgili Efendimiz (SAS), Bilâl'e (RA) bu mallardan kurtulmaları gerektiğini, zira bu mallar dağıtılmadan ailesinin yanına dönemeyeceğini söylemiş, o gece mescitte gecelemiş, ertesi gün onların dağıtıldığını öğrenince de Allah (CC) kendisine sorumluluğunu yerine getirecek kadar hayat bahşettiği için tekbir getirip hamd etmişti.".

Hz. Peygamber (SAS): "Ganimete ihanet edenleri gizleyenler de onlar gibidir" buyurarak kamu malına ihanet ile bu ihaneti gizlemeyi birbirine benzetmiştir. Hz. Peygamber(SAS) buna ilâveten üzerinde herkesin hakkı bulunan ganimet mallarının geçici bir süreyle de olsa kullanılıp yıpratılmasını yasaklamıştır.Hz. Peygamber (SAS), toplumun hakkına hıyanet edenleri ahirette şiddetli bir azabın beklediğini haber vermiştir. Bir defasında, ashabına kamu malına ihanet günahının büyüklüğünden bahsetmiş ve kıyamet günü hiç kimseyi boynunda meleyen bir koyun, kişneyen bir at, böğüren bir deveyle veya altın, gümüş ve ganimet elbisesi yüklenmiş olarak görmek istemediğini bildirmiş, kıyamet günü hainlik edenin aşırdığı mal boynunda olduğu hâlde haşredileceğini haber vermiştir.

Ashabını bu tür yolsuzluklara karşı her zaman uyararak onlardan da bu konuda titiz davranmalarını isteyen Allah Resulü (SAS), Huneyn Savaşı'nda vefat eden birinin cenaze namazını ganimet malına hıyanet etmesi sebebiyle kıldırmak istememiş, gerçekten de adamın eşyalarından iki dirhem değerinde Yahudi incileri çıkmıştı. Bir defasında da Resulullah (SAS) Bilâl'e (RA) ganimetlerin toplanması için ilân yapmasını emretmişti. Üç kere yapılan ilânı duyduğu hâlde elindekini getirmeyip sonradan getiren bir adama, "Sen artık onu ahirette getirirsin. Onu senden almayacağım"demişti.

Buna ilâveten Hz. Peygamber (SAS), Allah Teâlâ'nın (CC) haksızlıkla elde edilen ve helâl olmayan bu tür malları sadaka olarak dahi kabul etmeyeceğini bildirmişti. Ğulûl, taksim edilmeden ganimet malından çalmak anlamıyla birlikte, genel olarak yolsuzluk ve kamu malına ihanet etme manasını da taşımaktadır. Nitekim Hz. Peygamber (SAS): "Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey (kamuya) hainliktir" buyurarak, devlet görevlisinin evlenme ve ev edinme gibi bazı ihtiyaçlarının devlet bütçesinden karşılanabileceğini bildirmiş, fakat bunun dışında bütçeden haksız yere sağlanan her menfaati 'kamu malına ihanet' olarak nitelendirmiştir.

"Yağma da yok, ihanet de yok, hırsızlık da!"buyuran Allah Resulü (SAS), ğulûlü yalnızca ganimet malına ihanetle sınırlandırmamış, devletin görevlendirdiği memurların elde ettikleri haksız kazançları da bu şekilde tanımlamıştır. Nitekim Hz. Peygamber(SAS) döneminde zekât memurluğu yapan Ezd kabilesinden İbnü'l-Lütbiyye isimli şahıs, topladığı zekâtla birlikte kendisine verilen hediyeleri de getirmiş ve Allah Resulüne (SAS), "Bunlar sizin, bunlar da bana hediye edilenler"demişti. Zekât memurluğu gibi oldukça hassas bir görev yapmasına rağmen bunun sorumluluğunun farkında olmayarak kendisine haksız menfaat sağlayan bu kişiye Allah Resulü(SAS) öfkelenerek şöyle buyurmuştu: