Sokağın sesi
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Tarih boyunca bakıldığı zaman ne kadar değişik ve çeşitli kanunlar çıkarılmış, fiyat artışlarını önlemek için tedbirler alınmış olsa da zaman zaman gözünü para ve kâr hırsı bürümüş esnaflar vatandaşa fahiş fiyatlarla mallar satmış, karaborsacılık yapmışlar, zam üstüne zamlar yapmaktan çekinmemişlerdir. Görüldüğü gibi şu an ülkemizde de uzun bir zamandan beri maalesef önlenemeyen bir fiyat artışı, aşırı zam istikrarsızlığı hüküm sürmektedir. Marketler ve birçok insafsız esnaf akıl almaz zamlar yapıyorlar. Pazarda, sokakta, kahvede, cami avlusunda özellikle emeklilerin konuştukları her yerde en çok dile getirilenler: Artan, güç yetmeyen fiyatlardır ve yapılan akıl almaz zamlardır. Bu yazıyı yazarken bizim siyası bir maksadımız veya hükümete karşı düşmanlık gibi bir halimiz yoktur. Elbette ki, yağ kuyruklarını, tüp kuyruklarını, benzin mazot kuyruklarını, bankalar önünde maaş kuyruklarını, sabahın üçünde, dördünde hastahane kapısına gidip numara alma kuyruklarını, okullar açıldığında kitap peşinde koşmaları, hastahanele den hastaların çıkarılabilmesi için senet imzalandıklarını unutmadık. Vatani görevimi yapmak için Balıkesir id. Ve loj. Okulunun personel bölüğüne yd. Sb. Öğrencisi olarak katılmıştım. O zamanlar Balıkesir'deki hizmetlerimizle alakalı olan Şevket Tandoğan Hoca Efendi idi. Plevne yurdunda bizim okulun sivil olarak aşçılığını yapan bizim arkadaşlardan idi. Onunla tanıştık. İstanbul'a izine giderken parası ile okulumuza erzak getiren arabadan aşçı aracılığı ile beş kiloluk bir margarin yağı alıp İstanbul'a evimize götürmüştüm. Rahmetli eşim ne kadar sevinmişti. Bize tereyağı, yumurta ve zeytinyağını yedirmeyenler, bebeklerimize anne sütü emzirmeyenler. Bizleri margarin yağlarına muhtaç etmişlerdi. Meslek liselerinde okuyanlara yapılan zulümlerden, baş örtülü kızlarımıza reva görülen zulüm ve aşağılamalardan bahsetmiyorum. Onları hiç unutmadık. Devletimiz ve hükümetimiz güzel hizmetler yaptılar. Allah yapanlardan razı olsun. Bu yazımızda sadece ve sadece bir emekli vatandaş olarak sokakta, camide, kahvede duyduklarımızı, dinlediklerimizi sayın ilgililerimize yansıtmaktan ibarettir. Niyetimiz pek tabii samimidir. Esas konuma geçmeden önce; Buradan samimi bir teklifte bulunmak istiyorum. Bir kısım vakıf ve derneklerimiz Kurban bayramı için güzel çalışmalar yapıyorlar. Afrika'nın çok geri kalmış, fakir ülkelerine de kurbanlar götürüp oralarda keserek fakir insanlara etler dağıtıyorlar. Elbette güzel ve hayırlı bir hizmettir bu. Yapanlardan Allah razı olsun. Ancak ülkemizdeki resmi rakamlara bakılırsa maalesef belli bir oranda ülkemizdeki birçok insanın haftalık olarak evlerine et girmiyor. Geçenlerde kasap bir ahbabımla konuştum bana: "Hocam eskisi gibi kilo, kilo et ve kıyma satamıyoruz. Artık et ve kıymayı gramlarla satar olduk." Gerçek budur. Bunun yanında normal sayıda et ve kıymayı gramla da olsa normal alamayan çok aileler var. Pastırma, sucuk artık lüks oldu Onlara erişmek ise dul, yetim ve emekliler için çok daha zor. Öyle ise hizmet ehli vakıflardan, derneklerden, insaflı işadamlarımızdan istirhamımız: Mübarek üç aylara girdik, İnşallah sonunda Ramazanı şerif ve daha sonra da Kurban bayramı vardır. Şimdiden etrafımızdaki fakır aileleri, yoksulları tespit edelim. Onlara kumanyalar, etler, kıymalar dağıtalım. Bazıları kızacak ama ben yine Allah rızası için yazıyorum. Özellikle kurbanda bazı dini cemaatler bağlılarını, kurban toplamak için seferber ederler Kim çok kurban toplarsa ona daha çok aferin Toplanan kurbanlar, okuttukları talebelerin tüketecekleri etlerin çok çok üstündedir. Bu defa bu cemiyetler (Tabii hepsini kastetmiyorum) topladıkları kurbanları uyduruk fetvalarla kasaba satarlar. Paraları alıp değişik değişik işlerde kullanırlar. Zekatların nasıl ve kimlere verileceği ayeti kerimeler ile Kur'an-ı Kerim'de, sadakaların kimlere ve nasıl verilecekleri Peygamber Efendimizin hadisi şerifleri açıkça beyan edilmiştir. Zekât, sadaka ve kurban emanetleri gayelerinin dışında elbette ki kullanılamaz. Bunu pek muhterem hoca efendiler bizlerden çok daha iyi bilirler. Lütfen hizmetlerimizi biraz ülkemizdeki fakirlere, yoksullara doğru çevirelim. Gerçekten ülkemizde her türlü yardıma muhtaç çok insan vardır. Sayın Erhan Afyoncu Bey 31 Ocak 2021 tarihli yazısında Osmanlı döneminde haksız yere fiyat artışı yapan esnaflara tatbik edilen cezaları şu şekilde açıklamaktadır: "Osmanlıdöneminde hiçbir satıcı, malını devletin belirlediği fiyatın üzerinde satamazdı. Malını devletin belirlediği fiyattan daha pahalı satanlar, sattığı malda sahtekârlık yapanlar, ibret için falaka cezasına çarptırılırdı.Osmanlıdöneminde de en önemli meselelerden biri, halkın satın alacağı malların devlet tarafından belirlenen üst fiyatların üzerinde satılmasıydı. Bu yüzden Osmanlı yönetimi, kanunlara ağır para cezalarının yanı sıra dayağı da koymuştu. Müşteriye kalitesiz veya eksik mal veren, devletin belirlediği fiyattan daha pahalı satan esnaf, herkese ibret olması için çarşının ortasında falakaya yatırılırdı.ZeynepDramalı, 'Tarihi Tersten Okumak'isimli ilginç kitabında Osmanlı yönetiminin esnafa karşı aldığı tedbirleri uzun uzun anlatır."