DEĞERLİ KARDEŞLERİM:
Bugün sizlerle hepimizin özellikle idarecilerimizin ibret ve ders alacakları çok önemli tarihi bir olayı paylaşmak isterim. Bütün insanlar için özellikle idari makamlarda bulunanlar için ADALET çok, çok önemlidir. Adaletin olmadığı yerlerde anarşi olur, huzursuzluklar olur ve en kötüsü zulüm ve haksızlıklar alıp yürür. Adalet olmayınca zalimler zulümlerine devam ederler, böyle bir yerde mazlumlar haklarını arayabilecekleri bir merci, çalabilecekleri bir kapı bulamazlar. Tarihi kıssamız şöyle:
Rum meliki Kayser, Hz. Ömer'e (RA) durumunu tetkik etmesi ve faaliyetlerini görmesi için bir elçi gönderir. Elçi Medine'ye varınca, Halka: "Melikiniz nerededir" diye sorar. Halk: "Bizim melikimiz yok emirimiz var. Fakat şimdi Medine'nin dışına çıktı" derler. Elçi tarif edilen yere gider. Bir de görür ki Hz. Ömer (RA) güneşli bir havada toprak üstünde, rıdasını (kaftanını) başının altına koymuş yanaklarından terler aktığı halde uykuya dalmış. Bu durumu elçi görünce kalbine bir korku girer ve kendi kendine: "Bütün meliklerin heybetinden tiril tiril titredikleri bir adam böyle bir durumda bulunuyor. Fakat sen ya Ömer! Adil davranışınla bütün halkından eminsin. Bu yüzden uyuyorsun. Hâlbuki bizim Meliklerimiz zulüm yaptıklarından, etrafında muhafız olmadan bir yere çıkamazlar ve devamlı bir korku içindedirler. Dininizin Hak olduğuna şahadet ediyorum. Şayet elçi olarak gönderilmeseydim elbette İslam'ı kabul ederdim. Ama pek yakında döneceğim ve İslam olacağım." der (İmamı Gazali, Devlet Başkanlarına Nasihatler S.31).
Hz. Ömer (RA) ile alakalı olan kıssayı birlikte okuduk. Şimdi bir de günümüzün dünya liderlerine bir bakalım. Ehli kitabı bir kenara bırakarak İslam âleminin devlet başkanlarının yaşayışlarına, hareketlerine bir bakalım. Üzülerek ifade edelim ki, birçok İslam ülkesinin vatandaşı zulüm altında inim inim inliyorlar, liderleri sözde Müslüman olmasına rağmen inandıkları İslam dininin birçok icaplarını rahatlık içinde yerine getiremiyorlar. Birçok İslam ülkesinin vatandaşları belli bir kesim lüks ve sefahat içinde yüzerlerken (dinleri, ırkları, dilleri ne olursa olsun) zavallı idare edilenler yoksulluk çekiyorlar Tabir caiz ise açlık ve sefalet içinde yaşıyorlar Ancak idarecilere gelince idare edenlerle idare edilenler arasında çok büyük uçurumlar var
Diyebilirsiniz ki Ali Bey sen neden hep dışarılarda dolaşıyorsun. Bizim ülkemize gel. Bizim idarecilerimiz nasıl Ebedi âlemi düşünerek adaletle davranabiliyorlar mı Maalesef buna evet diyemeyiz. Üzülerek ifade etmeliyim ki; aşırı derecede israf, devlet dairelerinde rüşvetlerin, adam kayırmaların olduğu bilinmektedir. Siyaset ve partizanlık yüzünden bir kişinin yapabileceği bir iş için, devlet dairelerinden onlarca insan işe alınmakta Belediyelerde o bizim partinin üyesidir denilerek nice insanlar adam kayırma yöntemi ile işe alınıp devletin kadroları şişirilmekte milletin hazinesinden haksız yere birçok insana haksız ödemeler yapılıyor. Bu A partisinde de böyle B partisinde de böyle
Her siyasi parti kendisi gibi düşünmeyenleri işten atıyor. Kendi görüşünde olan ehliyetli veya ehliyetsiz insanları işe alabiliyor... Günümüzde farz edin X bir kişi bir köyde muhtar seçildi veya bir beldeye, ilçeye belediye başkanı seçildi (Herkesi kastetmiyor herkes böyledir demek istemiyorum.). Bu seçilen kişiler kısa bir müddet sonra insanlara tepeden bakmaya başlıyorlar. Bir yerden bir yere giderken sirenler, çakarlı arabalar, korumalar eskilerimizin tabiri ile yer yerinden oynuyor
Aradan biraz zaman geçince de seçilen bu kişi ile en yakın arkadaşının görüşmesi bile başlı başına bir mesele oluyor Sekreteri veya bir görevli görüşme talebinde bulunan zata: "Beyefendi bugün çok çok meşgul, müsait değil. Bugün sizinle görüşemeyecek, ileride müsait bir zaman olursa bakarız. Biz size haber veririz.". Bu beklenen haber belki aylarca sürüyor ama ne arayan var ne de soran İstenilen görüşme bir türlü yapılamaz. Bu durum sadece maddi alanlarda değil Çok adaletli, olması gereken maneviyatla ilgilenenler arasında da maalesef günümüzde böyledir. Dün bir sivil vatandaş olan, belki de namazını doğru dürüst kılmayan, günlük ibadetlerini normal yapmayan X bir kişi veraset yolu ile veya her nasılsa, birilerinin desteğini arkasına alarak bir cemaatin başına geçiyor Bir anda muhterem ağabey, keramet ehli bir şeyh olup çıkıyor Ne mümkün bir daha ona ulaşmak. Etrafındaki sahtekârlar onu insanüstü bir konuma oturtup etrafına etten bir duvar örüyorlar. Bir daha kendilerinden başka kimse ile asla görüştürmüyorlar... Aman Ya Rabbi!...
Sahtekâr müritler onu öyle bir makama çıkartıyorlar ki, haşa nerede ise Peygamber Efendimize (SAS) ve O'nun şerefli ashabı ile eş tutar hale geliyorlar. Hâlbuki dün ismi, cismi bilinmeyen normal bir vatandaş olan, bilinmeyen, tanınmayan bu insan bir anda evliya oluveriyor. Etrafını saran gözlerine at gözlüğü takmış, akıllarını ise tavana asmış bir sürü sahtekâr ve mürai artık o kişi için devamlı yeni yeni sahte kerametler uydurup, insanı "la yüs'el" bir hale getirmeye çalışıyorlar. Kardeşlik yok, samimiyet yok, manevi feyiz ve bereket yok. Varsa yoksa abimiz, şeyhimiz, seydamız diyerek her türlü haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, adam kayırma, emanetleri suiistimal etme, Karun gibi servetler yığma Müslümanların yaptıkları yardımları çarçur etme alıp başını gidiyor. Şayet bu yapılanlar doğru değil deyip dönen çarka takoz olmaya, çomak sokmaya kalkarsanız o zaman sizin ipiniz çekilir. Dinsizliğinizden, tutunuz hainliğinize kadar hükümler verirler.
Sizi kurulu düzene karşı çıktığınız için, milletin zekâtının fitresinin, kurbanının, teberrularının çarçur edilmesine hayır dediğiniz, yiyecekleri maddi pastalara, çıkarlara teşvikçi olmadığınız için kendileri hem savcı olurlar hem de hâkim olurlar. Sizin için istedikleri kararları isteseniz de istemeseniz de verirler. Türkiye'de şu anda icra-ı faaliyet eden tarikatları ve cemaatleri Allah rızası için gözden bir geçiriniz. Neler olup bittiğini "Lailahe illellah Muhammedün Resulullah" süzgecinden bir geçiriniz. Durumu bütün çıplaklığı ile görürsünüz. Rabbim başımızdakilere ve bizlere Hz. Ömer'in (RA) adaletinden ibretler alarak hepinize, durumuna, konumuna göre adilane ve halisane davranabilmeyi nasip eylesin Âmin Cümleniz Mevla'ya emanet olunuz.