Kur'an ancak Kur'an harfleriyle yazılır ve okunur
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Bundan bir süre önce İstinye tarihi "Neslişah Sultan camisinin kütüphanesinde namaz sonrası arkadaşlarla beraber oturuyorduk.
Kütüphaneden bir kitap alayım dedim. Baktım ki orada küçük boy Türkçe Kur'anlar var. (Hiç Ayet metinleri bulunmayan tamamen Türkçe harflerle yazılmış kitapçık.) Meğerse bir Müslüman tabii iyi niyetle, belki de bilmediği için, hayır yapma adına elindeki veya satın aldığı birkaç Türkçe harflerle yazılmış kitabı caminin kütüphanesine getirip koymuş.
Peki sadece Türkçe harflerle yazılmış kendisine Kur'an da dememiz mümkün olmayan kitabı okumakla kişi Kur'an okumuş, sevap kazanmış olur mu
Yazının detayına girmeden burada tarihi bir vesikaya kaynağını da vererek yer vermek isterim: Önce şunu bilelim ki; bu Ülkemiz de; Türkçe Kur'an meselesi dinsizlerin, dini tahrip etmek isteyenlerin, dönmelerin, masonların, Kur'an-ı Kerim ve İslam dinine karşı bir saldırı planıdır. Bu insanlar dini tahrif etmek için ellerinden gelen bütün gayretleri, sinsi planları yapmaktan çekinmediler.
Dün bu hıyanetleri yaptıkları gibi onların torunları iç ve dış güçlerle iş birliği ile halen yapmaya devam etmektedirler. Türkçe Kur'an hadiseleri de bu çirkin planlarından birisidir.
İslam dinin aleyhine daha ne kadar çirkin planlar hazırladıkları, ne korkunç raporları maddeler halinde oluşturdukları kaynaklarda mevcuttur.
Birlikte okuyalım:
Kur'an-ı Kerim'le alakalı hazırlanan bir raporda geçen tavsiye ve yapılması istenilenler:
"Namazlarda Kur'an lisanı kalkacak, kiliseler ve havralarda olduğu gibi camilere de sıralar konacak ve ayakkabıyla girilecek. Camilere ney, keman ve piyanolar konacak, İstanbul konservatuvarı camiler de korolar teşkil edecek, imamlar, müezzinler konservatuvardan yetişecek, yeni bir din felsefesi kurulacak bu suretle Müslümanlık Türkleşecek." Bak:(Sebilurreşad dergisi .Nisan 1958 cilt: 9 sayı: 267 S.258)
Ne Türkçe Kur'an olur, ne de Türkçe uydurma sözlerle özellikle namaz ibadeti yapılamaz. (Dua iltica bunun dışındadır.)
Bu konu ile alakalı olarak geçmişte alimlerimiz büyük mücadeleler vermişler. Hepsinin ortak görüşü aşağıdaki şekildedir:
Bütün şeriata ve ehli sünnet akidesine bağlı alimlerimizin ortak ve kesin görüşleri şöyledir: "Lâtin harfler ile Kur'an yazılamaz. Nasıl yazılabilsin ki yeni harflerde Kur'an harflerinden on harf, hatta sakin hemze ile beraber on bir harf yoktur. Bu harflerin yokluğu Kur'an da pek büyük bir tahrif kapısı açar. Bunun misalleri pek çoktur, binlerce dir. Fakat sözü uzatmayalım diye yalnız birkaç misalini söyleyelim: Yeni yazıda Kur'an harflerinden noktalı ha, noktasız ha ve he harfleri yerine tek şu "H" harfi konulmuştur.
Cenab-ı Hakk'ın has vasıflarından olarak Kur'an-ı Kerim'de Haleka, Halik, Hallak kelimeleri vardır. Bu elfaz noktalı ha iledir: Yarattı, yaratıcı manalarınadır. Noktasız ha ile okunursa haleka: Traş etti, hâlik: Traş eden berber, hallâk onun mübalagasıdır. He ile okunursa heleka: Sür'at etti, halik: Sür'at eden kimse demektir. Kezalik yeni yazıda "E" harfi ayin ile hemze beyninde müşterektir.
Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın evsafından ayin harfiyle alim kelimesi var. Gizli ve aşikâr her şeyi bilici manasında. Bu lafız hemze ile okunursa gayet azap verici şey manasına olur. Ayin harfini andırmak için bu kelimeyi "A" harfiyle yazmak var. O zaman da kelime mevzuundan çıkarılmış oluyor. Kezalik yeni yazıda şu "S" harfi Kur'an harflerinden sat, sin, se harfleri yerine konulmuştur. Kur'an'da saim lafzı var: Oruç tutan insan demektir. Sin ile okunursa: Otlayan hayvan demek olur. Bakınız hem zatta, hem de sıfatta mübayenet! İnsan yerine hayvan geçiyor, oruç yerine otlamak geçiyor. (Ve kasi aleyhil beva ki), İşte şu bedihiyat tan anlaşılır ki yeni yazıyla yazılmasına ısrar gösteren zevatın Israrları dini bir icabdan değildir.
Peki kanuni bir icabdan midir Buna da hayır, deriz. Kanundaki memnuiyet, yalnız Türkçe lisanı ile yazılacak yazının eski harflerle yazılması hakkındadır. Bu memnuiyet sair lisanlara şamil değildir. Eğer şamil olsaydı bugüne kadar tabedilegelmekte olan Kur'anlar tabedilemezdi. Huffaz mekeblerinde talebenin hıfz için ellerinde tuttukları Kur'an da bu Kur'anlar olamazdı.
Su halde bu ısrarda kanunî bir icab da yoktur. Ya bu ısrara ne mâna verelim Acaba Kur'anın tahrifini istemek mi diyelim Imam Hatib mekteblerinin ders programinin en başına ilmi kıraat geçeceğine şüphe yoktur. Bu ilim öyle bir ilimdir ki bir talib, hâzik bir üstad nezdinde dört beş sene kadar büyük bir emekle ancak kariül Kuran vasfını ihraz edebilir ve icazet alabilir. Böyle mücaz olan kariin silsilesi tâ Pevgamber Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize müntehi olur. Bu ilmi ahzetmek yalnız kıraat kitablarını roman gibi okumakla olmaz. Kıraat kitablarını ders beders okumakla beraber müşafehe yâni ağızdan almak ve hurufun meharic ve sifatının hasbettaallüm hakkını vermekle olur.
Meselâ sad ve sin ve se ve telâffuzda birbirine müşabih diğer harfler yalnız resmi hatta değil, telâffuzda da birbirinden farklıdırlar. Bu sebebden Kur'ani Kur'an harfleri ile okumak zaruridir. Yoksa Kur'an harflerinden birkaçının yerine yeni yazıda bir harf kaim olmakla yeni yazı ile Kur'an okunamaz. Kur'an harflerine Arab harfleri ıtlak etmek ismin müsemmaya mutabakatini aramamak ve o mübarek harflerin şan ve şerefini nakisedar etmektir.
Evet, bu harfler yalnız Araba mahsus değil, hangi ırk ve kavim ve lisan erbabından olursa olsun bütün Müslümanların Kelâmullahı anınla okuyacağı mukaddes harflerdir. Türk veya Arab bunda mevzuubahis olamaz. Ha hatıra gelmişken şu noktayı da arz edeyim: Bazı kitabcılar para kazanmak daiyesile yeni yazı ile Kur'an tabediyorlar. Olabilir ki bazı sade diller, çocuğum eski yazıyı bilmiyor, bari bu yeni yazıyla yazılan şu Kur'anı alayım da okusun diye aldanır da alırlar. Halbuki o Kur'an değil, Kur'an'ın muharrefidir. Onu Kur'an diye ele almak caiz değildir. Tahrif neresinde diye taharriye lüzum yok. Kur'an'ın ilk kelimesi El- hamdülillâha bak. Teselsülen devam eden tahrifleri de bundaki yani "Elhamdülillâh"daki tahrife kıyas et. Kur'an'ın sûreleri, âyetleri, kelimeleri ve hatta harfleri sayılıdır, mazbuttur. Bu mazbut ve muayyen hurufa ne bir harf ilâve edilir, ne de bir harf noksan edilir."(Abdulvehhab EVYAP Sebilirreşad dergisi cilt: 5 S.282-283)