İfrat ve tefrit

İfrat ve tefrit

Ali Sandıkçıoğlu

Bu yazıyı hazırlamaktaki sebep, çok sevdiğim ilmi ile amil, geniş tetebbuat sahibi bir arkadaşım; Almanya'dan bana resimli bir mesaj atmasıdır. Kendisi de attığı mesajı acayip karşılamış ve bana "Bu nasıl bir hastalık ise her tarafta mevcut. Tuttuğumuz adamı nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Adam nasıl uçurulur dersi bilenler bilirler" diye bir de not düştü. Arapça okuyanlar bilirler. Telhis kitabında şiirler var. Hepsinin yazılış sebebi belli. Bizler okurken o şiirlerin tamamı, yazarı, niçin yazıldıkları ezberletilmişti. Bir aklı evvel "Kavli Ceyid" isimli kitapta şiirin kime, ne için yazıldığı açık olarak belli iken; şiir, Beni Hamdan krallarından "Seyfud Devlet" diye anılan bir zat için yazılan ve kendi adı Ali ilk çocuğunun ismi de Hasan olduğu için Hz. Ali'ye (RA) benzetilerek medih yapılan bu şiir; günümüzdeki bir cemaatin liderine (.) uygulanmaya çalışılıyor!. Tabii bu uyarlamayı yapan da Allah rızası ve samimiyet yoktur. Ne de iki elinde "iki peygamber kılıcı bulunan" bir başka riyakarın ifadesi ile sümme haşa "yer kürede bütün idare tasarrufunda olduğu (!)" iddia edilen, kedini peygamberlerle eş gören tarikat liderinden bu tip hezeyanları yasaklamak için en ufak bir tepki yok (Hemen hemen akıl dışı, şeriata uymayan bu aşırı ifratlar, yakıştırmalar her tarikatta olabiliyor.). O bakımdan biraz inceleme yaptım. Bir kısım Arapça diline ve gramerine sahip arkadaşlarla görüştüm. O değerli arkadaşlarımdan (isimleri mahfuz) mevzu ile alakalı geniş bilgiler aldım. Şunu kesinlikle ifade edelim ki, İslam dininde İfrat ve Tefrit yoktur. İFRAT: Ahlakı davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar. TEFRİT: Ahlakı davranışlarda itidal noktasının altında kalan sapmalar için kullanılan terim. İTİDAL: Duygu, düşünce, ahlak ve davranışlardaki denge anlamına gelen terim (TDV). Her işte ifrat ve tefritten yani aşırılıklardan uzak olmak ve vasatı yani orta yolu tutmak gerekir. Dinimiz aşırılıklardan kaçınıp, orta yolda olmayı emretmektedir. Peygamber Efendimiz (SAS) bir hadisi şerifinde; "İfrat ve tefritten uzak durun" buyurmaktadır (Buhari). Bir başka hadisi şerifinde ise: "Orta yolu tutun, istikametten ayrılmayın" buyurmaktadır. Bizler okurken Arapça ders kitabı olarak okuduğumuz Telhis isimli bir kitap vardı (Hoca efendilerimiz bilirler.). Yazarı Muhammed ibni Abdurrahman Hatibi Dımışkı hazretleridir. Şerhi Muhtesarul Maanı kitabı, beyitlerini, şiirlerin şerhi Şerhi Ebyatı telhis kitabı vardır. Fesahat ve belagattan bahseder. Bu kitapta şöyle bir şiir yer almaktadır.

"Mübarekül ismi

Eğarrul lakabı

Keriml cirişşa

Şerifün nesebi."

Bu şiirin kime yazıldığı ve şiir yazılan zat kime benzetildiği açık olarak Durus fil belaga, yazarı Şeyh Muhammed Bamyanı, C.1, S.105'te yer almaktadır. İsteyenler müracaat edebilirler. Şiirin manası: "İsmi mübarek, lakabı meşhur, nefsi cömert ve nesebi şereflidir." Bazı fesahat ve belagat alimlerine göre CİRİŞŞA kelimesi kerahat fissem'i den hali olmadığı için gayri fasihtir. Eğerrul lakabı atın alnındaki beyazlıktır. Kavli Ceyyid isimli kitapta bu şiirle alakalı şu şekilde malumat verilmektedir: Şiir Beni Hamdan krallarından Seyfud-devlet diye anılan zata iltifat için yazılmıştır. Araplarda ilk oğlunun ismi ile anılmak adeti olduğu için Ebul Hasan olarak anılmıştır. Kendisinin adı da Ali olduğundan, Hz. Ali (RA) gibi bir zata benzetilerek medih edilmiştir. Bu şiir bir cemaat liderine uydurularak yazılması bir teşbihtir. Ancak teşbih yapılabilmesi için bazı şartlar vardır. Bu şartlar olmadan teşbih yapılamaz. İlmi kaideler bunu söyler. Çok kısa olarak teşbihin şartları şunlardır:

1- Müşebbehun bih: Kendisine benzetilen

2- Müşebbeh: Benzeyen

3- Vech-i şebeh: Benzetme yönü

4- Edatı teşbih: Benzetme ilgisi kuran sözlük

Bu şiiri alıp bir zatı medih etmek için kullanmak, ilmen, aklen ne kadar doğrudur.. Bunu okuyan kardeşlerimin, muhterem hoca efendilerin takdirlerine bırakıyorum.

SIRKATI ŞİİR:

Bildiğiniz gibi edebiyatta bir de sırkati şiir mevzuu var. Ben konuyu fazla uzatmadan VEHBİ'nin bir şiiri ile bunu kısa olarak dile getirmek isterim: "Sırka-ı şi'r edene kat-ı zeban lazimidir. Böyledir şer'i belagatta feteva-yı sultan." Türkçesi: "Şiir çalanın dilini kesmek lazımdır inan, Belagat kanunlarınca bu konuda verilen fetva böyledir." Öncelikle gerçek, samimi, ihlas ehli, tam anlamı ile Hz. Peygamber Efendimizin varisleri şeyhleri, evliyaullah-ı tenzih ederek esas konuya girmek isterim. Yukarıdaki şiir fesahata bir misal olarak verilmiş cirişşa kelimesinin çok kullanılmadığı anlatılmaktadır. Bir kısım beş metre önünü göremeyen kibir küpü, madde harisi, sahte emirlere, sahte şeylere ve cemaat liderlerine bu şiir bir sahtekâr, riyakâr, mürit tarafından uyarlanmış, çini bir tabağa yazdırılmış, böylece mevki ve mansıp kapmak için alet edilmiştir. Günümüzde sadece Türkiye'de değil bütün İslam ülkelerinde sahte şeyhler, kendilerini Resulullah Efendimizin (SAS) yerine koyarlar, bu sahte şeyhler, emirler, kendilerine tam olarak uymanın, tabi olmanın, sorusuz, itirazsız itaat etmenin bizzat Peygamberi takip etmek olduğunu anlatırlar. Peygamberlere ait güçlerinin bulunduğunu iddia ederek, müritlerini; korkutur ve sindirirler (Zamanımızda bir cemaat liderinin kendinde iki nebi kuvveti olduğunu iddia etmesi gibi). Böylece kayıtsız, şartsız müritlerinin, bağlılarının kendilerine tam olarak teslim olmalarını arzu ederler. Bu sahte şeyhler, sahte emirler, İslam dininden çıkanlara şeriatta: "MÜRTED" denildiği gibi, şeyhin emirlerine karşı çıkanlara da utanmadan Mürted derler. Dinden çıkmış (!) kabul ederler. Bir kısım sahte şeyhler ise Allah (CC) adına şeyhlik iddia ederek kendilerine mutlaka itaat edilmesi gereken olan şeyhler olarak takdim ederler. Bunlara inanmayanlar Rahmanın yolundan sapmış, şeytanın yoluna girmiş olurlar müritlerine, bağlılarına böyle yanlış telkinlerde bulunurlar. İmamı Rabbani hazretleri Mektubat isimli eserinde bu tip yalancı, sahte şeyh ve emirlere