Huzur ve rahatlık istiyoruz...

Huzur ve rahatlık istiyoruz...

ALİ SANDIKÇIOĞLU

Hafta sonu küçük oğlumun Bursa - Orhangazi - Çakır köyündeki köy evine gittik. Antika meraklısı oğlumun evi küçük bir müze gibi. Kitaplar bölümünde eski gazetelere baktım. 13 Mayıs 1969 tarihli Babıali'de Sabah gazetesini aldım. İkinci sayfasında merhume Münevver AYAŞLI Hanım Efendinin "Huzur ve rahatlık istiyoruz" isimli makalesini dikkatle okudum. Yazımın başına da aynı başlığı koydum. Siz değerli kardeşlerimle yazının bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum. Münevver hanım yarım asır öncesinden bugünleri görerek şöyle yazıyordu:

"Memleketimiz hakikaten teknik bakımından geri kalmış memleketler arasında. Onları geçmek şöyle dursun, biraz olsun medeni memleketler seviyesine ulaşmak için durmadan çalışmak, hamle üstüne hamle, hareket üstüne hareket yapmamız icap eder. Sanayimiz geri, ticaretimiz geri, en acıklı tarafımız, nüfusumuzun yüzde sekseni vatandaşlarımızın köylü olmasına rağmen ziraatımız çok geri (Yazının yazıldığı tarihteki rakamları vermiş yazar hanım).

Ahmak herifler, memleket tanımaz, bilmez, sevmez herifler, tutturmuşlar köy ağaları ve toprak reformu diye. Bilmiyorlar ki, memleketin problemi bu değil, zaten onlar da memleket ve millet hayrı için konuşmuyorlar ya! Onların gayeleri, fitne, fesat ve memlekette huzursuzluk çıkartmak için. Elhamdülillah topraklarımız ecdadın miras bıraktığı bu mübarek topraklar iyi işlenirse daha 100 milyon Türk'ü refah ve saadet içinde yaşatmaya kâfidir."

"Bu ne bu Bıktık, usandık. Ayağımıza köstek olan, memleketin ilerlemesine engel olan, memleketi viran ve milleti sefil ve perişan bırakmak isteyen rejimden ve zihniyetten. Zaten sloganları var onların "Her mahallede birkaç milyoner istemiyoruz." Yani millet zengin ve refahta olursa, kendilerine kafa tutar diye korkuyorlar. Her mahallede istemedikleri bu milyonerler Ali ve Veli'dir. Yoksa zaten burunlarının dibinde, milyoner Yasegaçiler, Haralambolar, Dikranlar var, bunlara ses çıkarmıyorlar, bunlara itirazları yok. İlle Türk zengin olmayacak.

Bıktık bu kötü tohumlardan. Mübarek, aziz ve bereketli topraklarımıza ekilen bu kötü tohumlardan kurtarmak lazım topraklarımızı. Bunlardan, zira bütün tarlayı ayrık otları istila edecek ve altın başaklı buğdayımıza yer kalmayacak. Bunun için her birimiz teker teker vatan ve millet düşmanları ile mücadele etmeliyiz, ta ki bunların meydana getirdikleri huzursuzluklar, nifak ve bölücülükten vatanı kurtarmış olalım. Evimizi, mahallemizi, şehrimizi ve bunların hepsinin toplamı olan aziz vatanımızı imar edelim, güzelleştirelim, bereketlendirelim, milletimizi zenginleştirelim ve mübarek vatanımızda hür ve mesud yaşayalım.

Yollar, barajlar ve köprülerle memleketi süsleyelim. Yoksa her gün memleketin ilerlemesine engel olanlar ve memleket için çalışanların ayağına köstek vurulursa, ziraatta, ticarette, sanayide yenilikler ve ilerlemeler yapılmazsa ve ekilecek araziye bina, bostanlara apartman yapılırsa, korkarım ki az bir zaman sonra marulun tanesinin 25 liraya, kabağın tanesini 15 liraya yiyeceğiz (Merhume yazar hanım; şu an şehirlerde, köylerde ve özellikle market zincirlerinin raflarında ve pazarlarda meyve ve sebze fiyatlarını görmüş olsa neler söylerdi acaba... Şimdi bir kıvırcık 60 TL. Yeşil biber 100-110 TL. Soğan 19-20 TL. Sadece birkaç örnek). Memlekette bet bereket kalmayacak.".

Yaklaşık yarım asırdan öncesi yazılmış bir yazı. O gün de bugün de ülkemizin, insanlarımızın sıkıntıları hemen hemen aynı. Esnafların büyük bir bölümünde kanaat kalmamış, her gün zam üstüne zam yapıyorlar. Bir türlü milletin, fakirin, fukaranın, dul ve yetimlerin, dar gelirlilerin ceplerinden insafsız zam ellerini çekmiyorlar. Birileri ülkemizin kalkınması için bir şeyler yapmaya çalışıyor, birileri de engellemeye çalışıyor. Günümüzdeki muhalefet yapıcı değil, yıkıcı muhalefet yapıyor Ülkemiz için yapılacak her hayırlı işe daha başlamadan muhalefet(!) olsun diye "istemezuk, istemezuk" naraları atmaya kalkıyorlar Kime hizmet ettikleri belli değil