DEĞERLİ KARDEŞLERİM:
Ülkemizdeki son 31 Mart seçimleri sonrasında kaybeden belediye başkanlarına, yeni seçilen başkanlara karşı insanların sergiledikleri tutum ve davranışları görünce böyle bir yazı yazmaya karar verdim.
Gerçekten insanoğlu çok, çok acayiptir.
Kur'an-ı Kerim'indeki bir ayetinde Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
"Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok nankördür (inkârcıdır)." (Süre-i İbrahim 34)
Bir anda insanoğlu çok değişik renklere girerek, acayip tavırlar sergileyebiliyor
Dün karşısında büklüm, büklüm, olup; sayın milletvekilim, sayın başkanım, sayın genel müdürüm, sayın müdürüm diyerek pervaneler gibi dönenler, böylece de birçok maddi menfaatler elde edenler, kaybeden milletvekiline veya makamından alınılmış bir üst düzey görevlisine, müdüre, genel müdürüne bir anda sırtını çevirebiliyor (Tanımazdan gelebiliyor).
Dün aşırı derecede methettiği, yere göğe sığdıramadığı insanları, kendilerinden menfaat elde edemeyeceği için bu defa aslı astarı olmayan haberlerle suçlayabiliyor.
Bir anda "dünlerini" unutarak yeni gelenlerin keyifleri için hemen çeşitli bahaneler ile eskilerin aleyhlerine dönebiliyorlar.
Daha tam olarak nasıl bir icraat yapacakları belli olmayan yenilere de gelen ağam misali avam tabiri ile: "Yağ çekmeye", etrafında el bağlı hazır ol vaziyetinde durmaya devam eden insanları gördükçe gerçekten üzülüyorum
Bu kadar karaktersizlik, bir başka ifade ile tutarsızlık, döneklik, ikiyüzlülük olur mu
İnsanlık bu mudur Mertlik bu mudur Ahde vefa nerede kaldı Dostluklar ne çabuk unutuldu Diye insanın sorası geliyor.
Peki, o halde:
İTİBAR MI, PARA MI, MAKAM MI DİYE BİR SORU SORULSA:
"İtibar mı, para mı" diye sorulsa, elbet cümlemiz 'itibar' deriz. Çünkü itibar, yine herkesin sahiplenmesi gereken insan olmanın belgesi ve şartıdır."
Söze 'itibar' kelimesinin manalarıyla yol verelim: İtibar; güvenilen, saygı duyulan, emin olunan kimse demektir. Bu hasletleri daha da çoğaltmak mümkün.
Hayatın bütününde ve her zaman, her mekânda, bilumum kurum ve kuruluşlar ile ticari işletmelerin başında bulunan yöneticiler ve çalışanlarda aranan vazgeçilmez şartlardan biri de itimat edilen, güven duyulan, işinde-sözünde emin olunan kişileri yönetime getirmek ve böyle karaktere sahip insanlarla çalışmak, istenilen ve özlenen bir durumdur."
İtibarı sıfır olan para ve makamdan başka bir şey düşünmeyen makam ve para için bütün değerlerden vaz geçebilen, dün dostum dediklerini bugün arkadan vurmaya çalışan, değeri olsun veya olmasın yeni makam sahiplerine "Gelen paşam " mantığı ile yaklaşan, onlara şirin gözükmek için büklüm büklüm olan insanlardan eskilerimizin tabiri ile: "Ne köy olur ne de kasaba."
"Para itibar satın alabilir mi" diye sorulsa, yine hepimiz; "Miktarı ne olursa olsun para itibar satın alamaz" diye cevap veririz.
Çünkü: "İtibar kaybetmektense, para kaybetmek yeğdir" diyen bir gelenekten ve inançtan geliyoruz.
Dünya meşguliyetinin neresinde olunursa olunsun, bir kimsenin önemli ve önde gelen işlerinin başında, 'itibarını yönetme becerisi' olmalı.
Çünkü itibar, insanın maddi güçle satın alınamayacak, tükenmez, sınırsız büyük bir sermayesidir.
Dünyada insanı insanlıktan çıkaran ve insanlığı insani değerlerden uzaklaştıran hadiselere baktığımızda, pek çok sebep sayılsa da esas nedenlerin ilkinde, 'hırs ve tamah açlığı' geliyor.
Bu açlık, her geçen gün daha çok hissediliyor. Oysa insanlık tarihi göstermiş ve yine insanlık tarihi boyunca bütün bilgeler, filozoflar, âlimler, ısrarla 'itibar' kavramı üzerinde durmuş, 'hırs ve tamahın, insanı ateşin odunu erittiği gibi erittiğini' hatırlatarak; "Kişi itibarını parayla yakmamalı" diye ısrarla dile getirmişler.
Sözü Şair Baki ile noktalayalım:
"Akıllı insan; elde ettiği makam, mevki ve maldan dolayı kibre, gurura ve şöhrete kapılmayan kimsedir. Dünyanın dönüş süresi bir an, insanın ömrü ise bir nefesten ibarettir." (Alıntı Hüseyin Öztürk)
İNSAN İTİBAR SAHİBİ OLDUĞU KADAR AHDE VEFA SAHİBİ DE OLMALIDIR
İnsan yapılan iyilikleri hiçbir zaman unutmamalı, yanar, döner olmamalıdır.
İtibar kazanmanın para ile veya mevki, makam sahibi olmakla elde edileceğine itibar etmemeli, her hususta kendine güvenilir, yapılan iyilikleri unutmayan vefa sahibi olmalıdır.
Hani bizim güzel bir atasözümüz var: "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var" diye.