Dini İstismar Edenler Dikkatle Okuyalım
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Hoca dendiği zaman akla gelen alim, fadıl, ilmiyle ihlasla amel eden peygamber efendimizin (sas) varisleri, eli öpülesi muhterem insanlar akla gelir.
Hiçbir zaman ilmiyle amil, ihlas ve takva sahibi hoca efendiler ahireti vererek dünyayı sırtlarına almazlar.
Gerçek hoca efendiler:
Ellerinde ki bütün imkânları ile ahiret için hazırlık yaparlar. Geceli, gündüzlü çalışırlar.
Peygamber efendimizin (sas) bir hadisi şerifinde buyur ki: "Ümmetimin en faziletlileri Kur'an'ı kerimi okuyan ve okutanlardır."
Hadisi şerifini kendilerine rehber edinerek Allah'ın (cc) dinine, kitabına hiçbir maddi karşılık beklemeden hizmet ederler. Her zaman, her yerde hürmete layık, insanları aydınlatan yıldızlar gibidirler.
Asla şan, şöhret, mal ve makam peşinden koşmazlar!
Gerçek âlimler, gerçek hoca efendiler din kardeşini Allah rızası için sever. Onun arkasından entrikalar çevirmez, onu rencide edecek işler yapmaz.
Zalim olmaz, zalimlere meyil etmez, zalimlere destek vermez.
Fitne çıkartmaz, Fitne ateşine odun taşımaz. Dünyası ile dinini değiştirmez. Kesinlikle ahireti verip dünyayı almaz dünyanın fani ve geçici olduğunu bilir.
Kendi dava ve hizmet arkadaşlarını arkadan hançerlemez. Kuyularını kazmazlar. Tuzaklar kurmazlar.
Baş olmak uğruna, makam ve mevki kapma peşinde koşmazlar.
İhlas ve samimiyetle hizmet etmeye çalışan âlimler, hoca efendiler başlarımızın tacıdır. Onlara karşı asla tavrımız olmaz. Olamaz Hürmette kusur etmeyiz Rabbim her daim onları başarılı kılsın inşallah.
Aşağıda tarihi çok önemli, ibretli bir hadiseyi paylaşarak hoca sıfatını kullanarak ilmini, deni dünyaya alet ederek; Müslümanları istismar edip milyarlarca servet toplayanlara, sahte şeyhlere, sahte müritlere söyleyeceklerimiz vardır:
Lütfen dikkatle okuyalım: Sadece okumakla kalmayalım Ciddi ciddi düşünelim. Hepimiz kendimize göre ibretler alarak, sona gelmeden hakiki manada tövbe ederek ebedi hayatımızı kurtarmaya gayret gösterelim..
Ashabı kiramdan, aynı zamanda 'Aşere-i Mubeşşere'den olan (Dünyada iken cennetle müjdelenmiş on şerefli sahabiden biri) Sa'd B. Ebi Vakkas hazretleri Kûfe valisi iken, İran tarafından geleceği istihbar edilen bir saldırıya karşı koymak için hazırlanıyordu.
Bu esnada Kûfe'den Medine-i Münevvere ye gelen bazı insanlar Sa'd hazretlerini HZ. Ömer (ra)'e şikayet ettiler.
Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) araştırma yapmak üzere Muhammed b. Mesleme'yi birkaç sahabi ile birlikte Kûfe'ye gönderir.
Mesleme, Kûfe'de insanlardan Hz. Sa'd'ın durumunu sorduğunda: Herkes onun iyi halini söyledi. Validen memnun olduklarını anlattılar.
Ancak içlerinden Usame b. Katade isimli bir zat Hz. Sa'd'ı kötüledi:
"Askerin başında sefere gitmez, malları eşit üzere taksim etmez, davalılar arasında adaleti gözetmez." Diyerek valinin aleyhine konuşup, kötüledi. Usame'nin bu şekildeki beyanları Hz. Sa'd'ın çok zoruna gitti. Ve şöyle beddua etti:
"Ya Rabbi, eğer bu kulun yalancı ise ve riya yapmak için bunları söyledi ise ömrünü uzun eyle. Yoksulluğunu artır. Gözlerini kapat. Kendisini fitne ve belalara uğrat."
Zamanında peygamber efendimizin (sas) çok duasını alan ve savaş meydanlarında attığı bütün oklar hedefine ulaşan Sa'd b. Vakkas'ın, Hz. Allah (cc) duasını kabul eyledi.
Usame için yaptığı beddua ok gibi hedefini bulmuş, Usame uzun yaşamış, gözleri kapanmış, kör olmuş, fakru zaruret, zillet ve çeşitli sıkıntılar çekerek hakaretlere uğrayarak hayatını sürdürmüştür.
Hatta bazı rivayetlere göre beddua alan Usame, sokakta rastladığı kızlara takılır ve onları çimdiklermiş. Bu yüzdende halk arasında azarlanarak rezil, maskara olurdu.
Kendisine bu rezalet nedir ey Usame diye sorulduğunda :"Mübarek Sa'd'ın bedduası sonucudur." dermiş.
Muhammed b. Mesleme, Sa'd hakkındaki müspet raporu ile Hz. Sa'd ile birlikte Medine-i Münevvere'ye geldi.
HZ. Ömer (ra) Hz. Sa'd'ın kusursuz olduğunu öğrendi.
Kûfeye Sa'd'dan daha iyi bir vali bulamayacağını söyledi. Hz. Ömer (ra), Hz. Sa'd'ın gönlünü alarak savaş ortamında yeni bir fitne çıkmasın diye Sa'd hazretlerini Medine'de yanına alı koydu. Ve Kûfeye yeni bir vali tayin etti. (Zehebi Tarihul İslam 2 490-95)
Muhterem "büyükler"!
Muhterem hoca efendiler!
Muhterem idareciler!
Muhterem abiler!
Muhterem Emîrü'l-mü'minîn (!),
Muhterem il, ilçe ve bölge idarecileri!
Muhterem şeyhler, seydalar, keramet uydurmakla meşgul müritler! İki nebi kuvvetindeki "pek muhterem büyüğümüz!" bu tip insanların Etrafında toplanan içi başka, dışı başka şakşakçılar, riyakârlar!
Yukarıda kaynağını vererek aldığımız Hz. Ömer devrinde cereyan eden hadise için neler söylersiniz