İnsanın nasıl insan olacağını, Bediüzzaman, Risale-i Nur'da şu veciz cümle ile ifade ediyor: "İman, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder."1
Yaratılmışların en şereflisi olan insan, akıl ve şuur sahibi, konuşabilen; terbiyesi, huyu, ahlâkı iyi ve yüksek vasıflara sahip kimsedir.
Halk nezdinde, bu kimseler, "İnsan adam, insan evlâdı" deyimiyle, yani şefkat, merhamet ve vicdan sahibi olarak da vasıflandırılmaktadır.
İşte, böyle bir insanı, Cenab-ı Hak, 1743.6 kilometre mesafeden gönderip, bana hemdem eyledi.
Yaklaşık üç senedir tanışıyorum onunla.
İlk adım, bir Ramazan-ı Şerif akşamı, oğlum Fatih'e teravih namazı kılınacak bir yer sormasıyla atıldı.
İkamet ettiğimiz apartmanda bulunan dershanemizde teravih namazını birlikte, cemaatle kıldık; tanıştık ve tanıdık.
Zaten o da uzakta değildi.
Ankara'da, üniversite tahsili gören biricik kızı Rafeef ve zevcesi Cinan Hanım ile birlikte, dershanemizin tam üstündeki dairede kiracı olarak oturuyordu Bağdatlı Halit Bey.
Birkaç davetten sonra atmosfere, yani dershanenin manevî iklimine alışarak müdavimi oldu Risale-i Nur derslerinin.
Türkçe bilmiyordu, ama telefonundaki çeviri özelliğiyle okunanları az çok anlıyor, massediyordu ruhuna.
O, cemaati; cemaat de onu tanıdı, sevdi. Hatta, göremedikleri zaman, "Senin kumandan nerede" sorularına muhatap oluyordum arkadaşların.
Halit Bey, Irak'ın İran ve Kuveyt ile yaptığı harplerde görev yapmış üst rütbeli, emekli bir asker. Fakat, mizacı hiç askere benzemiyor; samimiyetiyle, muhabbet dolu davranışlarıyla sarıyor, sarmalıyordu insanı.
Her fırsatı iyilik yapmak için değerlendiren bir şahsiyet dokusuna sahipti bu güzel insan.
"Mü'minler ancak kardeştir"2 İlâhî emriyle tesis edilen kardeşlik asıldır, esastır. Buna diyecek bir şeyimiz yok. Halit Beyin kardeşlik tarzına ise, söylenecek şey, çok.
İnsan, "insan" olunca makam. Mevki, rütbe; ülke, belde can-ı yürekten kardeşliğin, Allah için sevmenin önüne geçemiyor.
"Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan."3
Okullar tatile girince, ailesiyle birlikte memleketine, Bağdat'a giden bu gerçek dost insanı gözümüzle ve gönlümüzle arar oluyorduk.