Ekmeğimiz

Allah'ın (cc), sayamayacağımız kadar çok nimetlerinden bir nimeti de besmeleyle, hamdeleyle bereketlenen ekmektir.

Buğday, arpa, yulaf ve mısır gibi tahılların unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan mübarek bir yiyecektir, ekmek.

Zer edilen tohumluk buğday, rahm-ı maderde bekler; neşv ü nema bulmak için feda eder canını. ünkü buğdayın filizlenmesi için, önce nefsini nesline feda edip, çürümesi gerekir.

Baş gösterir, topraktan; kızgın güneş kellesini kavurur.

Eken rençper keser, biçer savurur.

Hasat, harman, değirmen; yoğrulmak, yorulmak; mayalanıp doğurmak...

Şekil alıp, pasalarla varıp, narda kavrulmak.

Ve... Nân'ı aziz ekmek olmak.

Ekmeğin topraktan mideye kadarki serüveninden başka, verilen emekler silsilesi...

Hz. Mevlânâ, "Buğdayı görün; o bize rızık olabilmek içi nice hâllere nice ölümlere uğrar" diyor ekmek olacak hububat hakkında. Ve peşi peşine sıralıyor dönüşümleri; yani mecaz olarak, ölümleri:

"Buğday tarlada sararıp ölür; biçilirken, bir kere daha ölür; harmanda dövülürken, bir daha ölür; samanından ayrılırken yine ölür; değirmende öğütülür toz olur başka bir ölüm; suya katılıp hamur olur kimliği değişir bir ölüm daha; fırında ateşe girer yanar, yine ölür; ekmek sofraya gelir kesilir, yine ölür; ağızda çiğnenir yok olur, yine ölür; midede sindirilir tamamen fenâ bulur."1

Esasında, hububatın yaşadığı on evre, "ölmek" değil, "olmak"; nebat iken, insaniyet mertebesine yükselmektir.

Öyle de olsa, ekmek olmak için bu safhalar birer birer yaşanır.

Rabbimizin mevhibesi, bir ikramı olan ekmeğin baş üstünde yeri var.

Bunun içindir ki, yazar; "Biz ekmeği mukaddes sayarız. Yeminlerimiz onun üzerinedir. Adı 'Allah'ın nimeti'dir. Bir ismi de nân-ı aziz"2 cümleleriyle, ekmeğin hakkını teslim ediyor.

Sofralarımızda, nimet; yokluğu ise, nikmet olan ekmeğin kıymetini bilmek, onu israf etmemek gerekir.

"Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş"3 cümlesiyle, nefsine nakşolan nefis ekmeğin nefâseti ifade edildiği gibi;

"Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,

"eşmeden her su içerken: 'Şükür Allah'a' diyen"4 beyti ile de gönül tokluğu ve şükür nazara verilmektedir.

Bütün bu değerler manzumesine rağmen insanlar, ozanın ifadesiyle; "Bismillâh'sız el atıyor ekmeğe / Sofrası boş karnı doyabilmiyor."5

Edebiyatımızda "ekmek" eksenli pek çok söz, deyim, atasözü bulunmaktadır. Meselâ: