Çiçekler, insanın gözüne hitap ettiği gibi, gönlüne de hitap ederler. Her zaman, bu, böyledir.
Mevsiminde, elvan elvan çiçekler cemil olan Yaradan'dan, kullarına bir ihsanı. Rengiyle, şekliyle, zarafetiyle, kokusuyla gelir, girer; gönüllere oturur.
Bu yüzdendir ki, çiçeklerle ilgili duygu yüklü sayısız hatıralar şiirlere, şarkılara, türkülere; hatta mesellere dökülmüş.
Yasemin, gül, şakayık; karanfiller, gelincikler, papatyalar sevgi sembolü olmuş, yıllar yılı.
Onların içinde yer aldığı ne kelâmlar edilmiş ne kelâmlar...
Çiçekler, mutlu günde, sevinci paylaşmak; mutsuzlukta da, fırtınayı dindirmek için görev alır, gönüllerde.
"Verdiğiniz bir dal çiçek Gönülleri, güldürecek" beytimiz de bu manayı ifade ediyor olsa gerek.
Söz çiçekten açılmışken; akla gelen çiçekli bir hatıra:
Bir gün, eğitimci yazar İbrahim Ünal ağabey, -o günlerde, bu konuyu işliyor olmalı ki- bana; "Eşine en son ne zaman çiçek verdin" diye sordu.
Düşündüm; Kızılay meydanında, seyyar çiçek satıcısından alıp, eve götürdüğüm bir demet sarı sümbülden başkasını hatırlayamadım.
Kem küm ettim; dolayısıyla, İbrahim Ağabeye, benden beklediği maksada uygun cevabı veremedim. Veremedim, ama o gün akşam eve giderken, bir demet çiçek satın alıp, benden beklemese bile, bunu çoktandır hak eden eşim Fatma Hanıma, yıllarca gecikmiş bir hediye olarak takdim ettim.
Onun, o anki tebessümünü; tebessümünde saklı, mutluluğunu tarif etmem mümkün değil.
Sorulan soru yerinde; bu fakirin de, mahcubiyeti üzerindeydi o an.
Şimdi o, yok. "Keşke" demenin de faydası yok!
Dünyaların çiçekleri elde olsa kaç para!