Yeni süreç ve gelişmeler -I-
Yeni olmayan ama yeni gibi görünen bir dönemin başındayız. Bölgemiz geçen yüz yılın başında şekillendirilirken ulus devlet olma özelliklerinden farklı bir yapı oluşturdu. Bu anlamda Türkiye, belki bir ulus devlet görünümünde. Ancak bu da tam anlamıyla karşılayıcı değil. Birçok unsuru barındırmasına karşın bir ırkın veya ulusun etrafında şekillenmiştir. Bu da Osmanlı Devleti bakiyesi olma özelliğinden kaynaklanıyor.
Araplar geniş bir alanda bulunmalarına karşın onların bir tek ulus devlet olmalarına izin verilmedi. Onlar daha çok kabile, aşiret veya başka gerekçelerle, sınırları cetvelle çizilerek belirlendi. Yani bölge tam anlamıyla parsellendi. Yakın zamanda belirlenmiş bu parseller de birer tehlike içerdiklerinden onlar yeniden şekillendiriliyor. Birçok nedene bağlı olarak. Emperyalizm için gerekçe çoktur. Libya örneğinde olduğu gibi. Irk, kültür ve inanış olarak bir tek topluluk olmalarına karşın onlar ayrıştırıldı.
Bölgede emperyalizm Kürtlere özgü bir ulus devlet oluşturmadı, izin de vermedi. Bu dağınık coğrafyada Kürtlerin geniş bir alana yayılmış olmaları, onları bir bütün olarak bir ulus devlet yapması işlerine pek gelmiyordu. Çünkü bölge emperyalizm açısından önemli. Yer altı kaynakları, petrol, gaz gibi çok önemli yataklar bu bölgede. O zaman bölgeyi tam anlamıyla farklı biçimlerde kontrol altına alması gerekiyordu. Yüz yılı aşkın böyle idare edildi. Zamanla bu yerel uluslar güçlendikçe kendileri için bir ayak bağı olma ya da tehlikeler içeriyor olmasından yeniden şekillenmeleri gerekiyordu. Önce Pakistan ve Afganistan ile başlayan süreç, Irak ve daha sonra Arap Baharı denilen emperyalizm dalgasıyla yeni bölünmelere ya da şekillendirmelere doğru gidiliyor. Süreç henüz bitmiş değil.
Türkiye, uzun yıllardır gerek ideolojik ve gerekse mezhep, Alevi Sünni laik anti-laik gibi gerilimler hiçbir zaman eksik olmadı. 1980 sonrasında Kürt Türk gerilimi oluştu. Kürtler bir yan unsur gibi, bir küçük kardeş muamelesi görür gibiydi.
Kürtlerin dağıldığı bölge oldukça geniş; Türkiye. Kuzey Suriye, Kuzey Irak ve Kuzey İran. Yani dört ulusun içinde tutuldular. Türkiye'de dillerini konuşamadılar, eğitim alamadılar. Zorunlu Türkçeyi öğrendiler. Birçok haklardan mahrum kaldılar. Baskın olan, egemen olan milliyetçilik onlara fırsat vermedi, vermek de istemedi. Gelinen durum 1980 sonrasındaki çatışmalar, gerilimler çok şeye mal oldu. Her iki kesim için de öyle oldu. Bu milletin genç enerjisi heba edildi. Diğer uluslarda öyle olmadı, kendi dilleriyle ve kültürleriyle az çok yaşadılar.