Müslümanlar bu kadar da mı zavallı

Müslümanların asıl kişiliği, onurlu, özgürlüğü esas edinen, bununla yaşamayı ilke bilenler olarak bilinir. Müslümanlar inanış ve kabulleniş bakımından özgürdürler. Bunu genel bir durum olarak görüyoruz. Bugünün, korkak, pısırık, içine sinmiş, krallarına, sultanlarına, başkanlarına köle olanlarını kastetmiyoruz. İradeleri ellerinde değil, söz sahibi değildirler. Yanıltıcı ve yanılsatıcı kimi sistemlerle devre dışı kalıyorlar.

Bugünün liderlerinden bir beklentimiz yok. Siyasal anlamda artık onlar kendileri olamadıkları gibi tam anlamıyla iradesizdirler.

Siyasal dengeler bir bahanedir. Bu, biraz da teslimiyetin bir başka nedeni. Dengeler varsa başkalarıyla giderilebilir, Müslümanlar için önemli olan bir bütünlük ile ve kimi lokal yaklaşımlarla başlanabilir. Kaldı ki kimi koşullar buna fırsat veriyor. Lahey'de yapılan anlaşmaya imza atan, birlikte hareket eden ülkelerine birer ikişer katılarak güçlendirilebilir.

Gazze konusunda Lahey bildirisine korkakça, çekinceli kimi maddelerini geçerek imzalanması kabul edilebilir değil. O zaman siz kimin adına orada bulunuyorsunuz Demokrasi adına, halka rağmen kendi adlarına karar veriyorlar. Halkın feveranı, çırpınması, öfkesi bir işe yaramıyor.

Asıl beklenti entelektüellerde olması gerekirken onların hiçbir etkisi yok. Siyasal yöneticilerin sesleri oluyorlar ancak. Oysa entelektüeller, muhalif olmalı. Gerektiği yer zamanda sesini yükseltmeli, itiraz etmeli, önerilerde bulunmalı. Yoksa kuru entelektüellik ve gazetecilik mantığının bir işe yarmadığı ortada. İnsanlığın umudu onlar olmaları gerekirken bu da artık bir umutsuzluğa neden.

Diğer yandan STK'lar onların bağımsızlığı şu koşullarda artık düşünülemiyor. Çünkü varlıklarını iktidara ve güce dayamış bulunuyorlar. Düşünce ve inanç bakımından iktidara bağımlılıkları özgür düşünmelerini ve davranmalarını engelliyor. Bu denli önemli sorunların çözülebilmesi için ille de kendilerinden olanların muhalefette olmaları mı gerekir

İnsanların bireysel çıkışları, direnişleri ve bunun birliktelikleri güç olmalarını sağlıyor. Batı'da yükselen bir ses var, bu sese eşlik etmeli. Bu sadece Gazze için değil, insanlık için bir zorunluluk.
Kimi direnen ülkeler tek tek bertaraf edilirlerken, kimileri de yalnızlığa terk ediliyorlar.

Halkların birlikteliğini, tek sese yönelmeleri bu zamanda çok daha önem kazanıyor. Onları parçalayan, hasım hâle getiren kimi olgulardan uzak durulmalı.

Suriye'deki son gelişmeler, Müslümanların nasıl bir durumda olduklarını ortaya koyuyor. Yüzyıllardır birlikte yaşayan halkların, birbirlerine tahammül edenlerin birden nasıl da saldırganlaştıkları Müslümanlar açısından düşündürücü. Dürziler, Araplar, Kürtler, Türkler, Hristiyanlar ve hatta Yahudiler, Şiiler, Sünniler bu bölgenin gerçeklikleri. Birlikte yaşanmış varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunların tamamı çok parçalı olunca emperyalizmin birer kuklası ve oyuncağı hâline dönüşüyorlar.