Hayatlar devam ediyor. Dün yaşananlar dünde kaldı, bugün ise yaşanıyor. Dün geçip gitmiştir; güzeli çirkini, doğrusu yanlışı, eğrisi düzgünü, hayırlısı hayırsızı, olumlusu olumsuzu vs.
İnsan üreten bir varlık, üreten ve ileriye doğru giden. Hayatı daha sağlıklı sürdürebilmenin asıl yol ve amacı. Dünkü yanlışlardan korunmak, tedbirlerini almak. Asıl işi bu değil, geçmiş geçip gittiğinden ötürü artık geri dönülemez, oradaki yanlışlar, olumsuzluklar olduğu yerde duruyor. Zararlarının olduğunun, onlar gibi yinelenmemesinin gerekliliği olarak bilinmesinden başka bir amaç olamaz. Tedbir amaçlı.
Zihinler tıkanınca, iş yapamaz hâle gelince, söz konusu anlayış sahipleri çareyi geçmişin izleğinden olanları hedef alır, onların üzerine gider, onlarla avunur. Geçmişin yanlışlıklarının sahibi olarak onları gördüğünden asıl iş ve eylemini bu gibi durumlara ağırlık verir. Amaçsızlık böylece bir yol olur. Hayatın kuralıdır bu.
Düşünenler, üretenler olanları yeterli görmez yenileri için çabalarlar. Bir adım daha atmanın gayretinde olurlar. İnsan ömrü kısa, kısalığın yanında yaşlandıkça üretim gücü azalır. Yaşlananların peşinde yenileri var, onlar yeni güç olarak devreye girer. Deneyimliler ile gençlerin enerjisi birleşir, daha sağlıklı olur.
Zaman katlanabilir bir nesne gibi olmadığından geçmişe değil geleceğe bakılır. Gelecek sonsuz bir uzam, geçmiş ise geride kalmış buğulu, bulanık bir durum. İnsan belleğinin unutkanlığı ya da yetersizliği bütünün ancak en can alıcı olanlarını, etki bırakmış olanlarını anımsar. Geleceğin önündeki açık alanda yapılabileceklerin çokluğu bir yanıyla insanın yapabileceklerini kolaylaştırırken bir yanıyla güçlüklerini de gösterir.
Geçmişe ait kavga ve gerilimler karanlık kuyuları deşmekten başka bir işe yaramaz. İnsanın birbirlerine olan ihtiyaçları hiçbir zaman bitmez. İnsan gücünün sınırı, yaşanmakta olan büyük olaylar, durumlar dayanışmayı gerektirir. Birlikte yaşayabilmenin yolu birbirlerine tahammül, anlayış ve ortak alanların çeşitlendirilmesi ile olabilir.
Her dönemin zorlukları var. Her dönemde beklenmedik büyük olaylar yaşanabilir, felaketler olabilir. Bunların bir bölümü insan iradesini aşar, onları önleme gücünden yoksunluklar çaresizliklere neden olabilir. İnsanın geçmişte yaşananları sadece örnek olarak alır, tedbir almaya, olabileceklerden sakınmaya bakar.
Tahammülsüzlük bir bakıma gücün zayıflamasından kaynaklanır. Üstesinden gelemeyeceğini, artık gerileme içinde olduğunu, tükendiğini anlayınca saldırganlaşır. Bunu insanlığın sorunu hâline getirir. Bunlar zihnen daraldığından bunu, korunma adına tek seçenek olarak görür.