Mevsimleri okumak

Mevsimleri göremeden yaşıyoruz Selim Ali.

Gözümüzü açmadan daha, hemen bir okula bağlıyorlar bizi. Olmalı belki de ama olanlara yani sonuca bakınca "olmasa mı böyle" diye de sormadan edemiyorum.

Robot bir hayata -hayatsızlığa aslında- teslim oluyoruz da sâlim olamıyoruz.

Niyetim nicedir oturup kalkmayı bilmeyen, duygulanıp düşünemeyen eğitimi konuşmak değil. Uzun ve bu ayrı bir konu da.. Bu kapalı kutudan, başımızı kaldırıp mevsimleri göremeyişimizi konuşmak. Mevsimler hayatın dışında bir şey sanki.

Gerçi görecek mevsim de bırakmıyorlar.

Betonun saltanatı yeşili kovdukça kovdu, kovuyor, diye ahirzaman hastalıklarından birine dikkat çekti Bilgin Abi. Çocukluğunun bahçeli, asmaların damlarına tırmandığı günleri hep yâd eder arada hasretle. Yeşilsizliğin kıyamet koşularından olduğunu söylerdi.

Sen mevsimleri süz, Selim Ali. Bu çok önemli. Her mevsim bir üniversite. Bu MEVSİM DERSLERİ devamsızlığa gelmez. Çünkü öylesine gelip gidiyorlar ki senin gafletini beklemezler. Bir pazar gibi kurulup çadırlarını toplayıp giderler. Sana bir bahar okumaları bırakayım da mevsimlere bakmanın kapısını hep aralık tut; "mevsimsiz" yaşama e mi Yazı da güzü de kışı da otur sen yaz. İlerde belki onları da okuruz kısmetse.

Yol boyunca çiçek açmış ağaçlar...

Bir şarkı gibi duruyorlar.

Bir türkü... bir şiir...

Nasıl da gülüyorlar öyle!

Atmışlar kış yorgunluğunu üstlerinden:

"Ölmüştük, kurumuştuk; dirildik." diyorlar.

Sen de at artık şu "ölüm" dendi mi göz yummalarını!

Otur, konuş sana da geldigelmekte olan ölümle!

Şu baharı bi' dinle!

Dirilişini görmeden geçme!

Koşa koşa; boşa gelmedi bu bahar.

Sen de duy bir kelebeğin heyecanını!

Bir mezarlığa git!

Git de servilere başını kaldır, bak!