Merdiven muhabbeti
Hakikat ve yalanın, yanlışın ve doğrunun, siyahın ve beyazın, kötülüğün ve iyiliğin öylesine iç içe geçtiği bir zamanın kalbindeyiz Selim Ali.
Çok adı var da... ego, ene, enaniyet, gurur yani ben, ben, ben gibi birkaç ismini sayayım bu çağın.
Burnundan kıl aldırmıyor, denir ya... Ben de ben... diyen nefisler, hâlinden memnun. Hele bir dokun da gör!
Firavunluğun, Nemrutluğun şubesini açan açana... Âcizliğini unutup burnu havalardalara baksana!
"Mevhum Rububiyet..." diyor, Bilgin Abi'nin elinden düşürmediği kitap.
İnsanın kendisini "insan" sanmasının dışındakileri sandığında film kopuyor işte!
Ah şu kendini tanısaydın ey ben!
Nasıl yani, diyorsun Selim Ali bakışlarınla ama öyle!
Nasıl; çok girift şeyler değil mi
Sen de ayıkla, düşün; içinde ek, biç. Kolay mı hayali hakikatten ayırmak Gölgeyi gölge, rüyayı rüya bellemek Öyle olsaydı böyle olmazdı.
En iyisi, kalbi(ni) mi dinlemek; derviş gibi mi olmak
Bilmem ki diyorsun.
Bunu bir soralım Bilgin Abi'ye bir gün.
Aklıma takıldı da Yunus şimdi gelse; dünyanın idare köşkünükoltuğunu verseler... hâli, tavrı, cevabı nic'olurdu
Oturur muydu o koltuğa
Oturmaz bilirim.
"Dikenli gömlek, ateşten gömlek..." denilen idareciliğe soyunmaz.
Sen de soyunma; ortak akıl ve kalp birliği (denilen Meclis) ne güne duruyor!
"İktidar her yerde olur; aslolan muhalefet..."
Firavunluğun panzehirlerinden Selim Ali.
Muhalefet güzel şey, be! İyiye kim ne der; kötülerden başka! İyi de "iyi" yapılmalı, ha! Kaş yapayım derkencileri de hatırlamak gerekir.
Yalanın, yanlışın, haksızlığın, zulmün, istibdatın muhalifi isen merhaba Selim Ali!
Koltuğa oturmak için can atıyorlar hattâ kan akıtıyorlar fakat Yunus'un "makamına" göz diken yok! Olmaz da olmayacak da.
Bu kendimizi sonsuz unutmuşluk, tanımazlık, tanımazdan gelmezlik yani şu tegafül hayra alâmet değil.
Ah, Selim Ali arada akıllıdeli sorular sorar mısın kendine, ha!
Öteyi beriyi bırak!