Kelimelerin dayanılmaz hafifliğiağırlığı

Ân diyarı (115)

Dilsizliğimiz dillere destan, Selim Ali. Kelimesiz kalınca oldu ne olduysa.

Bütün okulları bitirsen de bir şey hep eksik kalacak. Can suyu kelimeler kuruduktan sonra ne yapsan boş.

Bak; Bilgin Abi diyor ki: "Bana kelimelerini söyle; senin kim olduğunu diyeyim."

Kültür rengimiz böyle değildi; solduk. Her kelime yeni bir soluk, yeni bir sevdâ, yeni bir hüzün, yeni bir rüya, yeni bir harita, yeni bir halita, yeni bir çıta, beste renk, heves, heyecan, can, kalp, kalıp, rüzgâr, mevsim... hasılı yeni bir dünya idi. Yandık, kavrulduk, tepetaklak, allak bullak olduk. Allah kimseye "kelimesizlik acısı" göstermesin. Adımızı, adresimizi unuttuk.

Toparlanabilir miyiz, Bilgin Abi Bilmiyorum. Henüz "hamasî" nutukları, törenleri bitiremedik. İşin en kabuk kısmındayız. Çabuk; terk ettiğimiz, ettirildiğimiz, ihmal ettiğimiz kelimelerin gönlünü almazsak; dünyayı ele geçirsek de... bunu yarınlara kim, hangi kelimelerle anlatacak Zaten kelimesiz herhangi bir "zaferbaşarıöndelik" olmaz. Vusülsüzlüğümüz; usülsüzlüğümüzdense... hakikate ulaşmanın yolu yordamı usülden geçiyor. O da kelimelerle kolkola girmeyi gerekli kılıyor. Peki ya kelimeler yani kalem susarsa ne olur Silahlar konuşur ve insanlık ölür.

Duydun Selim Ali; Bilgin Abi ille de kelime diyor. Kelimeleri çıkaralım hayatımızdan; her şey anlamını kaybeder. İşte bu yan yana gelsek bile buluşmalarımızdaki uçurum; kelimesizlik.

Kelimelerin aynasında bakışabilmek, paylaşmak, yükselişlere basamak olmak, estetik zeginliğe selâmlar yollamak, tehlikeli hallere çığlık çığlığa imdada koşmak; gönüllerin bayramına çığlık olmak için buralardayız.

Hazine diye bildiğimiz kelimelerin çok çoğunun dilimizden silinmesi ayrı konu da... bir de bunların başka bir dünyasını anlatmak için Bilgin Abi, Selim Ali'yi, bir sırrı fısıldayacak gibi yanına çağırdı. Başka şeyler diyeceği belliydi.