Ve niyeyse "isimden ve resimden ibaret" bir sistem değişmez de değişmez.
"Hâl bu ki..." bu, hâl değil; hâlsizlik, dilsizlik ve bir boşluk ki dolmuyor; dolmuş ki ötekileri almıyor. Bir hayat usaresi de salmıyor. Salınıp gelmiyor; o "İnsanca Yaşamak Masalı."
*
Eh, yine gidip seçiyoruz. Şu olsun. Bu burda dursun. Sonra bakıyorsun ya silahlı ya külahlı -bu da olmaz diyecekken- takım elbiseli, kravatlı ve yüzü gülmeme krizine girmişler olaya, mala, mülke, iradeye, idareye el koyuyor. Hattâ darbenin çeşitlerinden "kendi kendine de darbe..." de yapıp kendilerini orada zapt u rabt eyliyorlar. Ayıkla "taşın" pirincini! O kadar eksilmiş ki o beyazlık; azlıkta kalmış.
*
Ben, ego, benlik, enaniyet, hodbinlik/hodendişlik tahtında müstetir. Ama beride tahtından inmeyen yüzlerce yıllık fakirliğimiz ve çarelerin hep k/ötelenmesi...
Nereye kadar; sanatsız, edebiyatsız, medeniyetsiz, yağsız, yüzsüz, meymenetsiz, mesnetsiz, hissiz, kalpsiz, akıldan azadelik!
İnsan bir nefes alır; değil mi! Başkaları da var, der. Bu kadar dar bir dünyaya saraylar büyük gelir, der.
Bir namazlık bir boğazlık dünyada bu kapkaç işler -seni bilmem de- bana göre değil... Hem taşıyamam bunca yükü. Dünyanın kendisi ağır zaten.
*
Yani insanlık pencerelerini hep açık tutmak insan işi işler... Yine yanisi şu ki yükü ortak taşıyalım.
Cumhuriyet, demokrasi dedikleri bu işte!
Onun için sandık dedikleri çeyizi darbe çamurlarına, kana, kine boyamayalım. Hepimiz kirleniriz.
*
Milletinin kararını beğenmemeye... Kısaca ve argoca "ayak" oyunlarının hepsine "darbe" derler. Bu hazımsızlıktır ve bunu yapanların iflah olmaları da pek mümkün değildir.
Demokratlık "genetik" diyenlerin yorumuna iştirak etmem için öyle gayret gösteriyorlar ki... Örnekler uzar gider. Milletin çözdüğünü millete güvenmeyenler düğümler.
*
Netice: Arka sofralarda/sınıflarda/sıralarda, pahalı bir ülke olursunuz. (Olduk mu; kararı herkes kendi verecek elbette.) Fakat ilmin bir tarifi de " kıyas" olduğuna göre; nerden nereye geldiğimize bakalım.
*
Haa; kötü, örnek olmaz. İyiler içinde nerdeyiz
*
Sandığa inci gibi sakladığın oyunun/düşüncenin takipçisi olmazsan sonbaharın da gelip gitmekte olduğunu göremezsin. Mevsimlerin bestesiyle ruhunu dinlendirmeye vakit buldurtmazlar. Yaşamak zevkini kesenden, gönlünden aşırırlar. Yaşama hakkının peşine düşmezsen iyiler bile kötü olursa şaş/ır/ma. İnsan dışılık esaretle başlar. İsme takılma; ben "demokrasi" derken. Niye dedim bunu Bir gün arkadaşların içinde "demokrasi" demişim; "bırak şu kelimeyi" diyen ses düştü odanın ortasına. Hafif elektriklendi ortalık. Eh, dedim " meşrutiyet-i meşrua" diyeyim, diyerek işi "tatlıya/demokrasizliğe" bağladım.

16