Deccal ve İsa - Ân diyarı (18)

Martıların neşesine, kır çiçeklerinin tebessümüne, bahar bahçesinin muhabbetine bir ân şahit olduğun, hayatı -arada- okşadığın olur mu

Duymuşundur. Duymadıysan da duy ki ahirzaman Deccal ve İsa karşılaşması imiş. Ben kitaplardan öyle okudum.

Deccal ve şürekası... Eli delik, müsrif adamı gördün mü Yalanın, körlüğün cehennemi...

İsa ve arkadaşları... İktisadın zirvesi... Yalansızlık cenneti... Göz ve gönül aydınlığı...

Bu şudur dense... mesele yok zaten de... akıl ve kalp gözün ne kadar ne ise o kadar göreceksin her şeyi...

Deccalı ve İsa'yı da...

Yalanı ve hakikati de...

Geceyi ve gündüzü de...

Yanlışı ve doğruyu da...

Zararı ve kârı da...

Uzağı ve yakını da...

Tuzağı ve düzü de...

Nifakı ve ittifakı da...

Deccal ve İsa...

Biri gelip öteki gelmemiş olmaz... Adalet muktezasınca çağdaş...

Gelecek diyenler var.

Gelip gitmiş diyenler azın azı olsa da var. Aramızda diyenler de...

Hangisi Bilgin Abi

Bilgin Abi'nin pek konuşası yok. Herkes biraz da kendisi okusun bulsun, diyor.

Her şey her zaman konuşulmuyor, der gibi.

Bazı şeyler sır gibi... Öyle de kalmalı belki. Belki diyoruz ama sır meraklılarına perdeleri aralasak ne olur ki... Kıyamete kalacak belki çok şey belki... Belkisi çok bir âlem için "Belki" isimli bir roman yazmalı belki.

Aslında kıyamet alıp verdiğin her nefes... Sabah uyanman da akşam kanlı ufuklara gözlerinin boyanması da... kıyamet...

Yunus ne diyor bizim bu dalgalı sözlerimizin arasına:

"Tur Dağı'nda Musa ile...

Elindeki asâ ile...

Gökyüzünde İsa ile...

Çağırayım Mevlâ'm seni."

Demek son zaman diyarında gökyüzünün merhameti Mesih insanlığın sırtını sıvazlayacak.

Atalar da öyle söylüyor: "Kul sıkışmayınca; Hızır yetişmez."

En sıkışık, dolaşık, bulaşık, fanilere apâşık, sırnaşık bir çağda değil miyiz

Düşmüşüz işte; elimizden tutacak, dilimizin paslanmışlığına cila atacak, gönlümüzü açacak bir nur bir ışık olmazsa olur mu!