-Cahit Sıtkı Tarancı'ya…-
Sonbahar dökülür gelir.
Yaz sökülür gelir.
Sen de böylesin.
Dişlerin sökülür gelir.
Düşlerin dökülür gelir.
Aynalar neylesin.
Bütün mevsimler sen/de...
Bir yanın cıvıl cıvıl bahar...
Bir yanın sonbahar; ağlar.
Kış gibi donup kalansın.
Giden gölgelere ağlayansın.
Yapraklar gibi savrulansın.
***
Renkler seni söyler, besteler seni... Mevsim denilen sensin...
*
Dünya kurulduğunda ilkbahar mıydı ki... İlkbahar, yaz, sonbahar, kış diye şiir gibi bir çırpıda sayarız mevsimleri!
*
Ve baş döndüren hızla geçip giden hayatı anlamaya çalışırken ölüm dikilir karşımıza.
*
Aslında mevsimler aynasında kendimizi seyretsek... Hayata ve ölüme arkadaşlığımız pekişecek.
Mütevekkil kuşlar, ağaçlar gibi hayatla konuşacağız.
*
Hâlin dilden üstün olduğunu sarı yaprakların gönüllü gönülsüz kelebekler gibi düşüşünü seyredince daha iyi anladım.
*
Ölümün ve hayatın sadeliğini bir kelebeğin uçuşunda ve ölüşünde okumamak mümkün mü!
*
Şairlerin vedâlara gözyaşlarını bilirsiniz.
"Ayva sarı, nar kırmızı... Sonbahar..."
Neymiş
Vakitler renkleri; renkler vakitleri söylermiş.
*
ok kişi, çok şeyi görmeden geçip giderken... Ressamlar, şairler orda durup oya'lanırmış. Bir oya gibi zamanı işlemeden, okşamadan yaşamak mı olurmuş!
*
"Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar..." dediği "tahavvülat" işte; aynalarda gözlerimize düşen.
**
"Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar" derken... İçine bir kurt düşmüş demek. Düşer.
*

20