Bediüzzaman'ın hizmet hayatı üç devredir:
"Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said." Bu devreler içtimâî, siyasî ve konjonktürel değişim değil; aynı istikamet çizgisinin tekâmül merhaleleridir. Mesela, 1890'da -12 yaşında- Tillo'daki Kubbe-i Hâsiye'de yemeğinin tanelerini, "Hayat-ı içtimâiyeye mâlikiyet ve fevkalâde vazîfeşinaslık ve çalışma bulunduğu için cumhuriyetperverliklerine mükâfaten"1 karıncalara veriyordu.
1894'te de Jön-Türk hareketi olan hürriyet ve cumhuriyet dâvâlarını İslama uygun bulmuş ve müdafaasını yapmıştır.2 Cumhuriyetperver karıncaları mahkeme müdafaasında da anlatır: "Benden sordular ki: 'Cumhuriyet hakkında fikrin nedir' Ben de dedim: 'Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayatım ispat eder... Hulefâ-i Râşidîn; hem halife, hem reisicumhur idiler... Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakîkat-i adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler."3 Keza, Eski Said döneminde meşrutiyet ve cumhuriyeti şöyle tarif eder: "Hürriyet, imânın bir hassasıdır (özelliğidir)."4 "Hürriyet, Rahman olan Allah'ın bir hediyesidir. Meşveret, Meşrutiyet-i şer'iyyedir."5
"İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve Şeriattır."6 "Meşrûtiyet insanı hayvanlıktan (sürü olmak, güdülmekten) kurtarır; siz de tam insan olunuz."7 "Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten (gücün hukukun emrinde olması, kuvvetin kanununla sınırlanmasından) ibarettir. (Haşiye: O zaman Meşrutiyet; şimdi o kelime yerine Cumhuriyet konulmuş."8 "Hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir."9
Bediüzzaman, Eski Said döneminde içtimai ve siyasi hayatta çok faaldi. Bu faal hâli, "İslam'ın hayat-ı içtimaiyesiyle münasebettarlığı"10 cihetiyledir. Ve esasları da şunlardır: