Türkiye ve İslâm âleminin problemini nasıl çözeriz

İşte bugün de zalim ve münafık komite ülkemizi toz-dumana kattı; İslâm âlemini, bilhassa Ortadoğu'yu kan gölüne çevirdi.

Âlem-i İslâmın problemlerini Üstad Bediüzzaman çizmüş, "Her müşkül problem halledilir her suale cevap verilir."1 demiştir. Ve hatta problemleri çözmenin formüllerini vermiştir. Bu, tarafgir iddiamız değil: "Risale-i Nur ulema- ların elinde gezdiği hâlde, hiçbir âlim, hiçbir filozof itiraz etmemiş..."2 Dikkate sunacağımız bir diğer husus: Bediüzzaman problem ve hastalıklara, yalnızca içtimaî, siyasî, sathî değil; imanî, ilmî boyutlarıyla çözümler üretmiştir.

Birinci problem, hepimizi saran yeis ve ümitsizliktir. Ümidini kaybedenler, herşeyini kayder. İkinci problememiz ise: "Çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle"3 "Sıdkın doğruluğun, dürüstlüğün hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi."4

Müslümanlar çok dehşetli bir hastalığa yakalandı. Son tartışmalarda da bu hastalık nüksetti:

Ülkeyi rüşvet hanına çeviren ve yolsuzlukları ayyuka çıkan partidaşlarını masum, günahsız sayarken; muhaliflere ateş püskürüyor. Bunu çok yakından tanıdığımız mütedeyyin ehl-i ilim arkadaşlarımız yapıyor. İşte, dürüstlüğün ölmesi, çifte standart ve dehşetli tarafgirlik hastalıkları!

"Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhalif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti."5