Terakkinin önündeki engel
Resmî, özel eğitim müesseselerinin gelişememesinin temel sebebi imân ve ahlâk zaafı değil midir İmân derken, başta mânevî, fen, sosyal ilimleri kapsayan "Âlim" ve bir hadiste sıralanan 99 Esmâ-i Hüsnâ'da derinleşme kast edilir. Hürriyet ise imânın özelliğidir. Terakki ise imân, hürriyet ahlâkı ile olur.
Bir yerde hürriyet yoksa, istibdat vardır. İstibdat tahakküm, tek görüş (alternatif fikirlere kapalılık), keyfî muameledir. Her türlü imkân suistimâl edilir ve maddî-mânevî gelişme engellenir. İlim, hukuk, adalet kuralları işlemezse kaos ve karmaşa çıkar.
Bir misalle açalım: Bir okulu düşününüz. Müdür, keyfî işler yapıyor. Müdür yardımcısı da onu frenlemeye çalışıyor. Müdür de kendi emri altındaki yardımcısını öğretmenlere, öğrencilere hatta velilere şikâyet ediyor! Müdür kendi otoritesini sarsar. Öğretmen, öğrenci ve velilerin itimadını kaybeder. Çünkü, müdür, yardımcısını şikâyet ile gıybet etmez. Müdürlük problem çözme makamıdır; şikâyet ve dedikodu yeri değil! Eğer gerçekten bir durum varsa, şikâyet mercii veliler değil, üst makamlardır.
Müdür ise, yardımcısının "Noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır."1 Bu örneği âile, topluma uyarlarsak şöyle bir durum ortaya çıkar: Toplum mensuplarının "aralarındaki emniyet" tesis edilemezse gerginlik çıkar! "Birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler."2
İlerleme, "Terakkiyat ve âsâyişler 'dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeyle' temin edilmez. Belki mesailerinin tanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin (güvenin) tesisine ve teavün (yardımlaşma) düsturunun teshiline muhtaçtırlar."3