Teknoloji ve ahlâkın da kaynağı Semâvîdir
İnsan aklı, fikri, vicdânı, nâkıs olduğundan ahlâkî normları tam, âdil olarak tesbit edemez.
Kuşatıcı ve mükemmel ahlâkî değer-lerde tarafsız olamaz; hissî, cibillî, indî, subjektiftir. İnsan, fiil ve hareketlerinden hangisinin meşru veya gayr-i meşrû olduğunu bilemez. Şu halde; kendisinden üstün bir merciin, aklın, vicdanın ahlâkî ölçülerine ihtiyacı vardır. Tıp uzmanı olmayanın tıbbî konuşma ve ölçüler ortaya koyması sözkonusu olmadığı gibi, insan da ahlâk uzmanı değildir!..
Hukuk, mimarî, sanat, müzik, hatta teknik ve teknolojinin kaynağı din olduğu gibi; doğru, iyi, güzel, hakikî ahlâkın da kaynağı İlâhîdir. Ahlâk, ilk insan, ilk peygamber Hz. Adem (as) ile ders verilmeye başlanmış, son peygamber Hz. Muhammed (asm) ile kemâlineolgunluğuna ulaşmıştır. Ki, "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim"1 buyurmuştur.
"Yeryüzündeki bütün kemalat ve medeni-yet ve terakkî umdeleri, semavî dinler ve peygamberler eliyle gelmiş" olduğuna dikkat çeker Bediüzzaman mana olarak:
"İnsanlık bilhassa İslamiyetin zuhuruyla, cehalet karanlığından kurtulmuş ve kurtula-caktır. Felsefe ve hikmetin içerisinde görünen fazîlet, menfaat-i umûmiye vesaire gibi insanî esaslar ise, güneşin doğmasıyla ondan yayılan ve aydınlanan gece aleminin nurları gibi, Nübüvvet güneşinin doğmasıyla beşeri-yetin fikir ve kalblerinde akisler ve parıltılar meydana getirmiş olmasındandır. Hakikatli felsefe ve hikmetin, fen ve sanatın üzerinde görünen bu ışıklar, Kur'ân güneşinin ve Nübüvvet kandilinin insanlık âleminin akislerinden ve cilvelerinden doğmuştur. Avrupa ve Amerika'dan getirilen fen ve sanat, hakikatte yine İslâmın malıdır."2