Tedâiden su-i zanna nasıl gidilir!

Bir okuyucumuz, "Şu yorumunuzdan.. şu olumsuz mânâyı çıkardım, şu yazınız da şöyle menfî bir anlamı tedâi ettirdi!" şeklinde bir yorum yaptı!

Tedâi, çağrışım, tedâi-i efkâr fikir çağrışımı demektir. Tedâiyi daha ziyade hayâl yapar! Meselâ, hortum parçası kavalı, kaval çobanı, çoban koyunları çağrıştırır! Çağrışım menfi olursa, şu vesveseye benzer: "Sen havada bulut var, derken bana ördek dedin!" İşte tedâi ve yanlış anlamalardan çıkan dehşetli sonuç!

Öyle diyenlere şu hatırlatılır: "İddianı delil ile ispat etmek zorundasın."

Üstad Bediüzzaman (ra) şöyle diyor: "Lâzım-ı mezhep, mezhep olmadığından, belki muahez değil."1 Yani, birisi kastet-mediği mânâlardan, yorumlardan, yanlış fehimlerden mes'ul değil! Hele hele tedailerdençağrışımlardan hiç değil! Bunun izahı da şöyle yapılmıştır:

"Bir mezhebi, sistemi veya görüşü meydana getiren düşünce ve fikirler o mezhebin veya görüşün hedefi olmayan mânâları çağrıştırması veya istenmeyen sonuçları doğurması, mezhebin gereği ve lâzımı olmadığı için o mezhep ve görüş onunla mesul olmaz, muaheze edilmez ve suçlanmaz. Veya mezhebe sonradan sokuşturulan yanlış fikirler ve içtihatlar veyahut mezhebi takip edenlerin kişisel yanlışları, şahsî hataları ile o mezhep ve görüş veya sistem sorgulanmaz ve suçlanamaz. Zira onlar mezhepten ve sistemden kaynaklanmaz, ferdi hatalardan veya uygulamadaki yanlış-lardan kaynaklanır. Hukukta 'Suç işleyenindir' prensibi vardır ve bundan dolayı suçu işleyenin mensup olduğu camia onunla muaheze edilmez. Zira bu mezhebin, fikrin ve sistemin gereği değildir."2