"Siyasallaştırma" ve "dünyevîleştirme" tuzakları

Ehl-i hizmetle yaptığımız müzakerelerde bilhassa gençlerin "dün-yevîleştirme ve siyasallaştırma" operasyonlarına maruz bırakılması riskiyle karşı karşıyayız.

Hizmet ve istişare merkezlerindekiler gerekli tedbirleri almazsa sonuç felâket olabilir.

Gözlenen ve tesbit edilen hususlar şöyle: Târik-u namaz ve terk-i tesbihat; helâl-haram gıda, giyim- kuşam ve kazanç hassasiyetinde aşınma; kadın-erkek tokalaşma; hizmet yerine makam-mevki, rütbe, dünyanın cazibedar şeylerinin peşinde koşma! Bunlar özellik deccal-süfyan ve kolları, "ifsat, ahlâksızlık komiteleri" tarafından adam adama markaja alınarak yapılıyor.

Cemaat mensuplarının "ilm-i siyaset, muktesit siyaset" yerine dün-yevî siyasetle meşgul edilmesi! "Ulemâ, belki de velîler o siyasî ve içtimaî hayatın rabıtaları sebebiyle, hakaik-i imaniyenin hükmünü ikinci, üçüncü derecede bırakıp, o cerayanların hükmüne tâbi olarak, hemfikri olan münafıkları sever. Kendine muhalif olan ehl-i hakikati, belki ehl-i velayeti tenkit ve adavet eder, hatta hissiyat-ı diniyeyi o cereyanlara tâbi yaparlar."1

Bediüzzaman, dindar ve bilhassa Nur talebelerini bu tuzaklara karşı uyarır:

Hubb-u câh: Dünyevî şân, şöhret, makam, mevki, rütbe düşkünlüğü tuzağı!

Her türlü "havfkorku" damarı ile çekme, âlet etme ve hizmetten vaz geçirme!

Tamâh: Mala karşı aç gözlü yapma.

Asabiyetkorumacılık, milliyetçilik damarı ile avlama.

Enaniyet: Benlik, egoizm damarından girerek avala ve tuzağa düşürme: Bediüzzaman, "Sizi enani- yetinizden avlayıp çok fena şeyler yaptırabilirler."