Nurcular şahsa dayalı sistemi desteklemez
Tahkiki imanı kazanan mümin, bilhassa Nur Talebesi, siyasette de ferasetli olur, çünkü, Kur'an ile Sünnet-i Seniyyenin içtimai, siyasi ölçülerini ortaya koyan Risale-i Nur tefsirinin ferasetiyle bakar. "Bir Nur Talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay bir şey değildir."1
Ayrıca, "Tasvir ve tezyin-i müddeâ, zihnimizi işbâ' etmiyor (süslü iddialar, zihnimizi doyurmuyor). Burhan isteriz."2 der. Ve "Hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir."3
Bir taraftan "Dindarım!" deyip öbür taraftan menfaat üzerine dönen yalancı, gaddar, canavar siyaseti uygulayanlara hiç kanmaz! Hiçbir sözü mihenge vurmadan almaz. Hatta, "Benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz... mihenge vurunuz."4 diyen Bediüzzaman, kendisini mihenge vurduruyorsa, elbette herkesin mihenge vurulmalı, der. Mutlaka "İşte adalet, eğitim, sosyal barış ve ekonominin çöküş tablosu" der, delil, belge ve işin sonucuna bakar, karar verir.
Doğruluğun, dürüstlüğün içtimai, siyasi hayatta öldüğü günümüzde, "Hiçbir müfsid (bozguncu) ben müfsidim" demeyeceğini, "Daima suret-i haktan" görüneceğini, "yahut bâtılı hak" görebileceğini, "mihenge vurmadan" alınamayacağını, "Zira çok silik (sahte) söz ticarette"5 gezdiğini öğrenmiş.
"Riyaset-i şahsiyenin kat'iyen aleyhindeyim."6 Şahsa dayalı ucûbe, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin" aleyhinde olur, istibdata itiraz eder, desteklemez!