Kupkuru dallardan ümit ve sebat dersi almak
Sonbaharda sararan ağaç yaprakları kışın dökülür! Sabredip sebat eden ağaç ayakta kalır. Bahar gelir.
Kuru dallar yeşerir, meyveye durur. Kuru ağaçlardan, dallardan ders alıp ümidini kaybetmeden sabırla, şükürle beklemek gerekir.
Deniz yolcusu türlü türlü hâlleri bulunur. Deniz bazen güneşli, çarşaf gibi düzgün, bazen sisli, fırtınalı, dalgalı... Havadaki hâller kalbimizde de cereyan eder: Güneşli, bulutlu, açık, yağmurlu, fırtınalı. Ona "kalb" (dönen, halden hale giren) denmesinin sebebi de bu!
Kalbin halleri hayata akseder: İnişi, yokuşu, fırtınası, güneşi, bulutu, yağmuru... Ancak akıllı, tecrübeli tayfa ve yolcular, fırtınalara karşı sabır, sebat ve şükürle dinme zamanını bekler.
Bazıları makam, mevki, para-pul peşinde koşabilir; ancak, "görevliler, doktorlar, dalgıçlar" ümitle işlerine devam eder, etmeliler değil mi
Bunun şuurunda olan ehl-i hizmet de O'nun rahmetinden ümidini kesmeyerek, şiddetli fırtınalar karşısında ümidini yitirmeden daha bir aşk, şevk ve hizmetini sürdürür. Çünkü, şu mealdeki ayetin sırrını anlamışlardır:
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz' derler."1
Sıkıntı ve zorluklarla karşılaşan asla ye'se kapılmaz. Zira, mealen, "Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır."2
Bu müjdeyi alan el-emele sarılır: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar."3