"Kalb ve aklına görünen nuru, tenkid parmaklarıyla yoklama!"

Bir kardeşimiz, "Bediüzzaman, 'Cenab-ı Hakk'ın nur-u marifetine yetişmek ve bakmak ve âyât ve şahidlerin âyinelerinde cilvelerini görmek ve berahin ve deliller mesamatıyla temaşa etmek iktiza ediyor ki; senin üstünden geçen, kalbine gelen ve aklına görünen herbir nuru tenkid parmaklarıyla yoklama ve tereddüd eliyle tenkid etme! Sana ışıklanan bir nuru tutmak için elini uzatma; belki gaflet esbabından tecerrüd et, onlara müteveccih ol, dur.' diyor. Bu nasıl oluyor Tenkid ve tereddütten maksat nedir, akıl ile uğraşma manası mı var" diye sordu.

Mârifet; Allah, insan ve kâinatla ilgili kapsamlı, tam aydınlatıcı bir bilgi, bir ilimdir. Bediüzzaman'a göre mârifet, "İnsanda bulunan havâs, akıl, basîret ve Allah'tan gelen vahiydeki hakikatlerin harmanlanmasıyla hasıl olan nur-u marifettir. Marifetullah, "masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur'ânî hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-u İlâhî ile kalbî inkişaf ve basirete sahip olmak. Esma-i İlâhiyeyi tanımak ise, İlâhî hakikatlere vukufiyettir."1"İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Hâlık-ı Kâinatı tanımak ve Ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, mârifetullah ve iman-ı billâhtır ve iz'an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir."22

Mârifetullah, "Allah'ın zâtı, sıfatları, fiilleri ve isimleri hakkındaki derin bilgi ve ilimdir. Yani, "Semâ ve arz ile her ikisi arasındaki varlıklarla ilgili ilimleri şâmil olan ilme, mârifet-i kevniyye; ferd ve nev' olarak zâhiren ve bâtinen insanı ilgilendiren her şeyi kuşatan mârifet-i insaniyye; Allah'ın varlığı, O'nun yarattığı şeylerdeki rubûbiyyeti ve şuûnatıyla irtibatlı olan mârifet-i İlâhiyyedir." Allah'a iman etmek ise, "Kur'ân-ı Azîmüşşanın ders verdiği gibi, O Hâlıkı, sıfatlarıyla, isimleriyle umum kâinatın şehadetine istinaden kalben tasdik etmektir."3

"Tenkit", eleştiri, kınama ve olumsuz değerlendirmedir. "Red"ten türeyen tereddüt, iki seçenek arasında kararsızlık yaşamak ve bocalamak demektir. Göz, ışık olmazsa göremediği gibi, akıl da vahiy güneşi olmaksızın hakikati göremez. Ki, akıl, yalnızca ölçme, biçme, değerlendirme aletidir. İşte kimi zaman tenkit parmaklarını uzatır, bocalar. Kalb de yalnız başına gerçeğe ulaşamaz.