Hataları nasıl düzelteceğiz
Bir kardeşimiz, "Risale-i Nur'da 'Bu hizmet-i Kur'ân'iyede bulunan kardeşlerinizi'1 ve, 'Sakın biribirinizi tenkid etmeyiniz.'2 direktifi verilir. O taktirde yanlış, hata ve kusurları nasıl düzelteceğiz" diye sordu.
Yasaklanan; enaniyet, gurur, kibir, cerbeze (demagoji) ve nefrete dayanan menfî tenkidtir. Ki bu, fert, aile, cemaat ve toplumu biribirine düşüren dehşetli psiko-sosyal bir hastalıktır. Münekkid menfî tenkide yöneldiği zaman düşünmeli:
Bir misafir ansızın gelirse ortalıktaki kirli eşyalar çekyatın altına, koltuğun arkasına atar. "Ahan kirli çoraplar şurda!" deyip ortalığa saçmayız!
Aynen öyle de birinden bir hata ve kusur sadır olduğunda devreye tenkid değil; ibadetin ruhu, imtizaç, ittihad, ittifakın bağı, aileyi, cemaati, toplumu bir arada tutan manevî bir iksir veya çimento ihlâs girmelidir. Cemaat içinde yer alırsak hata ve kusurlarımız asgariye iner. Zira, "Meşveret-i şer'iye ile reyler görüşler teşettütten dağınıklık, karmaşadan"3 korunur.
Peygamberimiz (asm) "Mü'minin mü'mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir."4 direktifine binaen mü'min kardeşinin ayıbını menfî tenkidle ortaya çıkarmaz, bilâkis örter. Bediüzzaman'ın orijinal ifadelerinden takip edersek:
"Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkid edip, sa'ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak."5