Hacc; hak, hürriyet ve adalet dersi ve eğitimidir

Bilindiği gibi, Haccın farzı, "ihrama girmek, Arafat'da bir müddet beklemek, Kâbeyi tavaf edip ziyâret etmek" üzere üçtür.

Bunun için dünyanın dört bir yanından kalkıp, pek çok masraf yapıp, sıkıntı, meşakkat, zahmet ve tehlikelere katlanarak yollara düşmenin bir çok hikmet ve faydaları olmalıdır. Bir âyette buna mealen, "İnsanlara haccı ilân et... Tâ ki, orada dünyalarına ve âhiretlerine âit faydalar bulsunlar"-Hacc, 27-28.; şeklinde işâret edilir.

Haccın tek bir gâyesi var: O da Allah rızasını kazanmaktır! Ancak, O en güzeli yaratır, en faydalı işleri emreder. Dolayısıyla Hac ibâdetine de, binlerce hikmet ve fayda koymuştur. Haccın, namaz, oruç, zekât (beden ve sıhhatin zekâtı) kurban, sadaka, güzel ahlak, sabır, tekbir, tehlil, zikir, şükür, fikir, tesbih, duâ gibi çok yönlü ibâdetleri içinde topladığını biliyoruz.

Hac, bir sabır eğitimidir. Kâbe yollarına düşen bir insan, yolculukta binbir meşakkat ve zahmetlerle başbaşadır. Türlü türlü fıtratlarla karşılaşmaktadır. Huyları, mizaçları, kültürleri, iklimleri, dilleri, mezhepleri, meşrepleri, meslekleri ayrı ayrı insanlarla yolculuk etmekte, onlarla buluşmakta, bir arada kalmakta, sabırların her çeşidini tatmaktadır. Sabır eğitimini alarak memleketine dönen bir insan, insanlık için, engelleri aşmaya, problemleri çözmeye adaydır. Değişik ahlâk ve huydaki insanlarla omuz omuza gelmeye, beraber çalışmaya hazırdır.

Hac, insanı âdetâ melekleştirir. Allah rızasını esas alıp yola çıkan, midesi ve nefsî istekler etrafında değil, Beytullah etrafında dönen; devamlı taat, ibâdet ve zikirle meşgul olan, sabrı öğrenen, arkadaşlarıyla kavga etmeyen, şahsına karşı yapılan hakaretleri, işlenen kusurları problem haline getirmeyen insan melekleşir.