Günümüz siyasetini Kemalizm kurgulamıştır!
Bir kardeşimiz, "Bizim vazifemiz siyaset değil, iman hizmeti değil mi!" diye sordu. Siyaseti ikiye ayırmak gerekir: Fiilî siyaset, ilm-i siyaset. Fiilî siyaset; parti kurarak veya mevcut partiler içinde devleti yönetmeye talip olmak için çabalamaktır.
Bediüzzaman, dine hizmet etmek isteyen samimi dindarların fiilî siyasetten uzak durmasını istemiştir. Zira, Deccal, Süfyanın âlem-i İslâm ve insaniyette zuhur ettiğini görür ve "O zamana yetiştiğinizde, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kılıç hükmünde i'câz-ı Kur'ân'ın nurlarıyla mukabele edilebilir"1 hadisinin ikazıyla fiilî siyasetten uzak durmuştur. Çünkü, bu zamanın siyaseti, "Aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz; fikri dağıtıp mânevî bir ecnebi"3 yapar.
Ayrıca, günümüz ilim, eğitim, ekonomi, ticaret gibi sosyal ve siyasî hayatı da "deccalizm Süfyanizm" ile kolları "ifsat, ahlaksızlık, zındıka komiteleri ve Kemalizm" dizayn etmiştir. Müslümanlar siyasette de oyun kurucu değil, oyuncudur! İktidar olduklarında siyaset oyununu onlara göre oynarlar! "Menfaat üzere çarhı kurulmuş olan siyaset-i hâzıra (günümüz siyaseti), müfteristir, canavar (arçalayan bir canavardır).4 Ferdi ferde, âileyi âileye kırdırıyor, mümin toplumları parçalıyor! Şekilde görüldüğü gibi: Ortadoğu, Türkiye, İslâm âlemi...
Öte yandan "Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz Kendimizden değil, vasıta ile, dolaylı olarak hareket ediyoruz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile uyutarak telkin eder, biz kendimizden hayal edip, asammâne sağırcasına tahribimizde eser-i telkini icra ederiz ne telkin edilmişse onu yerine getiririz."5