Erkeğe tiyatrocu karı elbisesi yakışır mı

Bir kardeşimiz, "Elif bâ okumayan çocuğa felsefe-i tabîiye dersi verilmez. Ve erkeğe tiyatrocu karı libâsı yakışmaz: Ve Avrupa'nın hissiyatı, İstanbul'da tatbik olunmaz. Akvâmın ihtilâfı, mekânların ve aktârın tehâlüfü, zamanların ve asırların ihtilâfı gibidir. Birisinin libası, ötekinin endamına gelmez. Demek Fransız Büyük İhtilâli, bize tamamen hareket düsturu olamaz. Yanlışlık, tatbik-i nazariyat ve muktezâ-yı hali düşünmemekten çıkar."1 cümlesin sordu.

Belağat herkesin anlayacağı şekilde konuşmaktır. Çocuklara edebiyat parçalanmaz, tabiat felsefesi dersi verilmez. Kur'an, "Tenezzülât-ı İlâhiye" ile tâbir edilen, muhatapların fehimlerine yakın ve münasip üslûplar üzerine nâzil"2 olması buna işarettir. Milletlerin inanç, kültür yapıları farklı, iklimi farklı, elbiseler de farklıdır; birisinin inancı, elbisesi ötekine uymaz!

"Avrupa'nın hissiyatı, İstanbul'da tatbik olunmaz" cümlesinin açılımına gelince: Hissiyat, "Kişinin müşahade ettiği yahut bizzat yaşadığı hadiseler karşısında duyguvî ve iç dünyasında yaşanan ani değişimler" şeklinde tarif edilir. Yani, sevgi, şefkat gibi pozitif; adavet, korku, öfke, kin gibi olumsuz ve kişinin davranışlarını doğrudan etkileyen duygulardır.

"Hissiyat" kelimesinin üç farklı anlamı vardır: "Duygular, kişinin iç dünyası ve maneviyat." Bu zaviyeden bakıldığında yalnızca davranışlarımızı değil, hayatımızın tamamını etkiler. Avrupa'da felsefe hakimdir ve kültür yapıları buna göre şekillenmiştir.

Bediüzzaman, hissiyatın manevi boyutuna şu örneği verir: "Ekser enbiyanın şarkta ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garpta ve Avrupa'da gelmeleri, kader-i ezeliyenin bir işaretidir ki, Asya'da din hâkimdir, felsefe ikinci derecededir. Bu remz-i kadere binaen, Asya'da hüküm süren, dindar olmazsa da din lehine çalışanlara ilişmemeli, belki teşvik etmelidir."3 İşte bunun için din, kalb, maneviyatın hakim olduğu İstanbul'a "Avrupa'nın hissiyatı, tatbik olunmaz."