"Emir ile güzellik-çirkinlik nasıl tahakkuk eder"
Bir kardeşimiz, "Cenâb-ı Hak bir şeyi emreder, sonra hasen (güzel) olur; nehyeder (yasaklar), sonra kabih (çirkin) olur. Demek, emir ile, güzellik; nehiy ile, çirkinlik tahakkuk eder.'1 denir. Emir ile güzellik ve çirkinlik nasıl tahakkuk eder" diye sordu.
Ahlâk; iyi, güzel, doğru, yerinde, uygun davranış ve duruş biçimidir. Yanlış, kötü, çirkin huy ve fiillere de "ahlâk dışı" denir. Ancak, iyi-kötü, doğru-yanlışın kıstası, ölçüsü nedir
Davranışların ahlâkî olup-olmadığını, elbette her şeyi yaratan yüce Allah tayin eder. Mesela, kanun koyucu meclis, "Bundan sonra şu yoldan şu kadar, falan yolda şu kadar hız yapılacak!" der. O güzel olur, doğru bulunur. Sonra ölçüler koyar, o zaman da onlar güzel veya çirkin olur!
İnsânî emirlere göre değerlendirme böyle olursa, elbette her şeyi hiç yoktan yaratan, her an sayısız san'at eserlerini teşhir eden Sani'-i Hakîm ve Cemil-i Mutlak olan Allah; bir ahlâî davranışa "Güzel" der; güzel olur; "Çirkin!" der; çirkin olur.
Bir cihazı, âleti, makineyi, motoru kim icad etmiş, keşfetmiş ise; nasıl verimli kullanılacağını en iyi o bilmez mi İnsan Cenâb-ı Hakkın hârika ve antika bir sanatıdır. Öyle ise, hangi davranışın onun için daha iyi, güzel, doğru olacağını elbette O bilir.
Öte yandan; beşer düşüncesinin, aklının mahsûlü ahlâkî normlar; yine kendisi gibi insan olan başkalarını çok bağlamaz. Çünkü, "O da benim gibi bir insandır; ben onun değil, o benim prensiplerime uysun!" diye düşünür. "Hiss-i dinî (din duygusu), bahusus dîn-i hakk-ı fıtrînin (insanın yaratılışına uygun İslâmın) sözü daha nafiz (tesirli, üstün), hükmü daha alî (yüksek), tesiri daha şedittir."2