Avrupa zalimleri ve Asya münafıkları ülkemizi ne hâle getirmiş!

Dessas zihniyetliler, Müslümanların ilim, sanat, hukuk, eğitim, teknoloji ve ekonomide geri kalmasının suçunu İslamiyete, Şeriata yüklemeye çalışıyor! Halbuki, mesele tam tersidir:

"Hakîkat-i İslâmiyetin kuvveti nisbetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslam temeddün edip (medenileşip) terakkî ettiğini (yükseldiğini) tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâmın hakîkat-i İslamiyede zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini (gerilediklerini) ve herc ü merc (darmadağınıklık) içinde belalara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor."1

İşte, İslâm düşünce tarihinde başlıca medeniyet havzaları, "Hicâz, Dımaşk, Bağdad ve Kahire gibi şehirlere taşınmakla birlikte, Mekke ve Medine, İslam dünyasındaki özel yerini daima korumuştur. Hicâz bölgesindeki ilmî faaliyetler (Emevi) Abbâsîler'den sonra, Fatımî, Selçuklu, Eyyûbî, Memlûk ve Osmanlı hakimiyeti dönemlerinde de devam etmiştir. Afrika (Mısır, vs.) Ortaasya, Hindistan, Mağrip, (Endülüs)..."2 İslâmiyetin, yâni, Şeriatın en çok öğrenildiği, anlaşıldığı, yaşandığı dönemlerde devletlerin kuruluş ve yükselme devirleridir. Keza Osmanlı, İslâm ahlâkıyla yükselişe; iman-ilim, ibadet, ahlâktaki zafiyeti -1683 Viyana bozgunu-tedenniye geçmiştir!

15. yüzyıldan sonra da Avrupa zalimleri, sömürgecilikle başkalarına ait kaynakları haksız yere kullanmaya başlamış. Avrupa'nın güçlü devletleri diğer ülkelerin topraklarını ve kaynaklarını keşif, ilhak, işgal ve istimlak ederek sömürmüştür. "Görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor."3