"Allah müstebitlerin belâsını vermez mi"
İstibdat, despotizm, zorbalık, cebir, baskı, tahakkümdür. Sadece yönetimde değil, sistem müstebit olunca hayatın her katmanında kötü sonuçlarını gösterir. Dehşetli, vahşetli istibdat örneğinden birisi şu:
Adam kalbinin en derinliklerinden hiddet, öfke ve nefretle belâ yağdırıyordu: "Allah müstebitlerin de müstebitleri destekleyenlerin de belâsını versin! Bunu yaz kardeşim, yaz Allahaşkına!" dedi. "Önce sükünetle ne olduğunu anlat; ne oldu.."
(Hadisenin yaşandığı gün için) Dün eşim A. hanım, saat 12:00'de Sabiha Gökçek'te uçaktan inmiş. Oradan yolcu taşıyan firma 12:30'da Bursa'ya hareket edecek, demişler, bilet kesmişler. Telefon numarasını da kaydediyorlar zaten. Kenarda beklerken otobüs kalkmış! Kimse aramamış, telefonunu niçin kaydediyorlarsa!.. Tekrar 13:30'a aktarmışlar. En geç 15:00'te gelmesi lazım. Bu arada arıyorum telefonla hanıma ulaşamıyorum. Nihayet havaalanında bileti kesenlere ulaştım... "Beyefendi, hanım bu saatte gelmesi lazımdı, gelmedi. Telefonla da ulaşamıyorum! Sizden 12:30 için bilet aldığını söylemişti! Lütfen bilgi verir misiniz" Yetkili, "Bilgi veremem, yasaktır!" diyor!"
İşte istibdat böyle bir şeydir! En meşru bilgi hakkından da "Yasaktır!" deyip vatandaşı mahrum bırakıyor! Ve vicdanları sızlamadan keyfi hareket ediyorlar! Evet, istibdat, despotizm, "Muâmele-i keyfiyedir.. sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren.. istibdattır!"1