Seçimlerin arkasındaki esas dinamik

Seçimlerle ilgili iki hususun altını çizmekte özellikle yarar var.

CHP'nin Türkiye genelinde kuvvetli oy oranına ulaşmasının görünür nedeni, muhalif kesim içinde yaşanan siyasi hareketlenme oldu. Bu hareketlenme, muhalif seçmenin önemli bir kısmının kendi parti adayını bir kenara iterek CHP'ye yöneldiğini, ona güvendiğini, siyaset ve değişim umudunu bu yolla ayakta tuttuğunu gösteriyor.

İkinci husus, AK Parti seçmenin sandığa gitme eğilimindeki düşüştür. Çeşitli tepkisel nedenlerle veya yerel yönetim seçimleri rehavetiyle kimi AK Partililerin sandığa gitmemesinin, iktidar partisinin gerilemesinde önemli bir rol oynadığı anlaşılıyor.

Bu iki husus arasında elbet bir bağlantı var: CHP'nin yüzde 37'ye ulaşmasında gerideki önemli bir nedeni seçimlere katılmayan AK Parti seçmeni...

Bu iki husus bir arada, 31 Mart yerel seçimlerindeki kabarmanın sınırlarına da işaret ediyor.

Sonuç olarak, seçmenlerin bir siyasi kutuptan diğerine geçişi sınırlı olmuş, esas hareketlilik kendi siyasi bloğunda parti tercihi değiştirmek veya oy vermeyerek tepki göstermek üzerinden yaşanmış. Bu, verili kimlik-birey ilişkisinin esnemesinin, serbest seçmen davranışıyla kimlik kalelerinde gedikler açılmasının belli bir sınırı olduğunu ortaya çıkıyor.

Önümüzdeki ilk seçim dört yıl sonra.

Vakit çok, köprünün altından daha çok su akar, konjonktür, belirleyici dinamikler zamanla değişir.

Bununla birlikte 31 Mart seçimlerinin işaret ettiği kimi uyarıcı hususları iyi okumak gerekiyor.

Önce şu: Genel seçim ile yerel seçim arasındaki fark önemlidir. Genel seçimler "ülke yönetimini ve geleceğini, kendimizi kime teslim ediyoruz" sorusunu içerir. Bu soru çerçevesinde tüm kök duygular, aidiyetler, kimlikler, milliyetçilikler seçmen davranışında daha çok rol alır ve belirleyici olur. Buna karşın, bir siyasi partinin has seçmenin varsa tepkisi ve yaptırımı, riski az yerel seçimlerde daha kolay ifade edilir. Şu anda bir genel seçim olsa, mevcut seçmen davranışının, özellikle AK Parti seçmeni bakımından tekrarlayıp tekrarlamayacağı bir soru işaretidir. Ancak bunun aksi de mümkündür. Yeni toplumsal dalgalar, bunları kuşatacak etkili siyasi hamleler iki seçim arasındaki farkı azaltabilir, 1994 yerel seçimleri örneğinde olduğu gibi yerel seçim de köklü bir değişim işareti taşıyabilir.