Hrant

Arkadaşımı çok özlüyorum. İnsana değen sesini, bakışını, enerjisini, kucaklamasını15 yıl oldu Hrant vurulalı.Yıllar geçtikçe özlem artıyor. Onu daha sık rüyamda görüyorum. Ölmemiş, bir yerlere, Ermenistan'a gitmiş geri gelmiş oluyor hep. Hep en genç haliyle beliriyor. Bazen siyah elbiseli, siyah kravatlı oluyor, cenazesine gelenler gibi.Ölümünü reddediyor herhalde bir yanım.Hep edecekHer bahar Burgaz'a gidip, o ağaçlara bakıp onu düşünmediğim hiç olmuyor. Vurulmadan altı ay önce, hasta olduğum, tedavi gördüğüm günlerde, Kınalıada'dan çıkıp yakaladığı balıkları Burgaz'a getirirken, bizim evine önüne gelince arar, ben de bugün ağaçların kapadığı o aralıktan denize bakar, sandalını bulur, ona el sallardım.SonraEvinde, bürosunda onun iskemlesinde oturdum. Kokusunu, çocuklarını, kardeşlerini, Rakel'i kucaklarken aldım.Gönlümüzde, gözümüzde, belleğimizde, vurulduğu günkü haliyle kaldı Hrant.Ama o gün de bizde dondu kaldı.Kanı yerde kaldı derler yaÖyle oldu.Ailesi, dostları, insanları Hrant'ı ebediyete teslim edemediler, toprağa veremediler.Her gün bir şekilde yeniden vurulduğunu, sürüklendiğini, çekiştirildiğini izlediler."Kim vurdu Hrant'ı" sorusuna cevabım ilk günden beri aynıdır.Burası vurdu onu.O an sonrası, neredeyse bir yıl boyunca, her gün, öfkeyle Hrant yazdım.Öfke kuvvetti. Bugün yerini içinde çığlıklar barındıran hüzne bıraktı. Son yıllarda, ölüm yıldönümlerinde bile onu