PANORAMATR'nin Ekim ayı araştırma raporundaki kritik bulguyu birlikte okuyalım:
"CHP'nin yüzde 26-27 bandındaki yatay seyri devam etmektedir. AK Parti'nin Haziran (yüzde 27,8) ve Temmuz (yüzde 25,3) aylarında görülen hareketliliği, Eylül (yüzde 24,7) ve Ekim (yüzde 25,1) aylarında durağan bir konuma evrilmiştir. İki ana parti arasındaki fark, son iki ayda 1,5 puanın altına gerilemiştir. Aradaki fark daha çok iktidar partisinin oylarının jeopolitik ve iç siyasi gelişmelerden etkilenmesine göre değişmektedir."
Bu bulgulara göre harita net:
Bir kutuplaşma, kutuplarda bir yoğunlaşma ve bir denklik var. Esasen siyasi eğilimler ve tutumlar bakımından durum donuk ve siyasi partiler bakımından ortada bir doygunluk bulunuyor. Siyasi alanda hareketlilik oldukça yoğun olsa da, bunun seçmen davranışlarını derinden etkilemesi söz konusu değil.
Ülkede malum üç önemli siyasi gelişme, seçmen davranışlarını belirleyen –belirleyebilecek– üç mesele var.
İlki, CHP ve İmamoğlu'na yönelik yargı cenderesi. Kavala, Demirtaş gibi durumları eklersek; Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni meydan okuyan siyasi baskı ve ağır otoriterleşme süreci söz konusu.
İkincisi, PKK'nın silah bırakması, silahsız bir siyasete doğru yol alınması, Kürt meselesinde çözüm çabaları.
Üçüncüsü, iç siyasetin ve geleceğe dair siyasi tasavvurun bir ölçüde Türkiye'nin bölgedeki ve küresel düzeydeki hamlelerine, ağırlığına ve karşılığına endekslenmesi; güç ve bağımsızlık bağının kurulması ve bu durumun Erdoğan ile özdeş bir görüntü sergilemesi…
Bu gelişmelerin seçmen yelpazesini etkilemesi, en azından etkilediği varsayımı, ülkenin geleneksel ayrımlarla örtüşmesi ne denli parçalı bir ülke olduğumuzu gösteriyor.
Siyasi gelişmelerin etkilerine gelince: CHP yaşadığı ağır baskının, bunun muhalif seçmende yarattığı infial ve seferberliğin ürettiği sanıldığı gibi bir patlama yaşamıyor. Yüzde 37'yle 1. parti seviyesine 2024 yerel yönetim seçimlerinde zaten ulaşmıştı. AK Parti ile aralarındaki fark bugün araştırmaların gösterdiği gibi o zaman da 1,5 civarındaydı. Bu durumda, CHP üzerindeki baskı "seçmen sosyolojisini etkiliyor, muhafazakâr kesimden kaymalar yaratıyor, ortaya yeni seçim sosyolojisi dokusu çıkıyor" iddialarına yeterince destek verecek kanıt yok. Ancak işin şu tarafı da açık: Dip dalga akıntısı olarak CHP'yi ayakta tutan, baskı ortamında siyaset üretemez hâle düşmesine rağmen önde gitmesine imkân veren, iktidarın otoriter uygulamaları…

5