Kürt düğümü: Neler oluyor
Üç dikkat çekici gelişme gündeme hakim oldu.
İlki, Bahçeli'nin DEM Partilerin elini sıkması ve ülkede barıştan söz etmesi, ikincisi Erdoğan'ın bu çıkışı desteklemesiydi. Üçüncüsü ise Amberin Zaman'ın Al Monitor'da yaptığı bir haberdi. Zaman'ın çeşitli kaynaklara teyit ettirdiği bu haberine göre devlet Öcalan'la görüşmüş, silahların bırakılması için mutabakata varmış, Öcalan'la Kandil'in telefon görüşmesini yapmasını sağlamış, ancak örgüt ile lideri arasında anlaşmazlık yaşanmıştı.
Gelişmeleri bir dizi yorum takip etti.
Bu koşullarda yeni bir çatışma çözümü ihtimali, arayışından söz edilebilirdi. Bahçeli'nin hamlesiyle siyasi iktidar bu istikamette dair bir işaret veriyor, hem de DEM Parti'yi, Kürt hareketinin yasal ayağını Öcalan hattına çekme, örgütün direncini kırma düşüncesi taşıyordu.
Bahçeli başladığını devam ettirdi. Tokalaşma sonrası, partisinin grup toplantısında, "Türkiye'ye getirilirken 'her türlü hizmete hazırım' diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin" açıklamasını yaptı. DEM Partililer barış fikrini heyecanla karşılar, Sırrı Süreyya Önder meclis kürsüsünden MHP ve AK Parti liderlerini 'selamlarken, basında "olsun mu olmasın mı, nasıl olsun, iktidar samimi mi, niyeti ne" gibi tartışmaları hızla ivme kazandı.
Velhasıl, "Kürt meselesinde çatışma çözümü fikri", 9 yıl aradan sonra siyaset arenasına tekrar giriş yaptı.
Peki, karşılığı ve sınırları ne bu olanların
Önce birkaç hususu belirtmek gerek.
Türkiye'de siyasi iktidarda, muhafazakarlar-milliyetçiler-devlet (asker) arası bir enformel bir ittifak var. İktidar müttefikleri arasındaki asli bağ, devlet üzerinden siyaset yapma hali ve asayişçi-milliyetçi-otoriter yönetim tarzı. Bu blok ve bağ durup dururken kurulmadı. Çatışan siyasi unsurların bir araya gelmesine yol açan iki temel faktörden birisi, (diğeri darbe girişimidir) Kürt meselesindeki yeni gelişmeler oldu. Sorunun ulusal sınırlar dışına taşması, Rojava'da yaşanan gelişmeler, Kobani ve Hendek olayları, derin bir "Kürtsorunu korkusu" üretirken, güvenlikçi-otoriter güç birliği oluşumuna yol açtı. Bu ittifakın politikalarının ürettiği tablo da ortada. Bu tablo, dış siyasette Suriye sınırlarının güvenlik koridoru ve cepleriyle kontrolü, Irak'ın askeri sefer alanı haline getirilmesi; iç siyasette Kürt siyasi varoluşunun mutlak ve hukuk dışı kriminalizasyonundan ve kuvvetler birliği düzeninden oluşuyor. Şunu söylemek yanlış olmaz: Mevcut iktidar bloğunun var olma koşulu bu konudaki ortaklıktır. Bu da, önemli ölçüde "Kürt tehdidi", buna yönelik asayiş politikaları, hatta 2012-2105 dönemini akla getiren çözüm süreci karşıtlığını içermektedir.
O zaman yaşananları, doğan çatışma çözümü iklimini nasıl değerlendirmek gerekir
Şu muhakkak: Çözüm süreçleri ihtiyaçların, koşulların ve zorlanmaların ürünüdür. Şu da açık: Kürt sorununun seyri ve çözüm arayışları bakımından dış dinamikler hemen her zaman belirleyici olmuştur. Soğuk savaş dönemi ret ve tam çatışma evresi, Berlin duvarının yıkılmasından sonra Kürt siyasi alanını genişlemesi, çatışma yanında temas ve diyalog arayışları, çözüm sürecini bitiren yeni bölge dengeleri, Rojava faktörü bu durumun açık örnekleridir.
Şu anda da, Ortadoğu'da ciddi denge değişikleri yaşanıyor. Türk devletinin bu değişiklere karşındaki tutumu ile Kürt meselesine yaklaşımı arasında bir paralellik bulunduğu kuvvetle varsaymak gerekir.
Bu nitelikte bir iktidarın böyle bir hamle başlatmasının asli sebebi muhtemelen burada yatmaktadır.