Kürt çözümüne neden olumlu bakmalı

Yıllardır siyasetin ve demokrasinin güzergâhını önemli ölçüde şekillendiren konulardan birisi Kürt sorunu oldu.
Bugün de öyle…

PKK'nin Türkiye'den çekilmesi kararı, çözüm arayışı fikri ve meşruiyetine bir kez daha güç katmıştır. Devletten gelen "menzile doğru emin adımlarla gidiyoruz" açıklamaları, PKK'nin bu hamlesiyle anlam ve güç kazanmakta, belli bir istikamete, belli bir program çerçevesinde gidildiğine dair kanaati pekiştirmektedir.

Gerek devlet tarafı gerek Kürt tarafı önümüzdeki aşama için "geçiş hukuku"nun altını çiziyor.

PKK'nin Türkiye'den çekildiğini açıklarken örgüt yöneticilerinden Sabri Ok'un şu cümleleri önemliydi:
"PKK'ye özgü Geçiş Hukuku esas alınmalı, demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır…"

Benzer şekilde, birkaç gün önce uzun süredir açıklamalarıyla çözüm sürecinin istikameti hakkında yazılarıyla bilgi veren Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum da aynı kavramı kullanıyor ve şunları yazıyordu:
"Geçiş sürecinin hukukuna ilişkin hazırlıklar dâhil gerekli hamlelerin bir bir gerçekleşeceği ve emin adımlarla hedefe yürüyüşün devam edeceği anlaşılıyor…"

Malum, bu istikamette çalışan, görüşmeler yapan partiler arası bir komisyon var. Yıl sonuna doğru komisyonun, asıl görevi olan geçiş hukuku konusunda kimi yasa önerileri hazırlaması bekleniyor. Bu tekliflerin Türk tarafının da beklenti ve önerilerini dikkate alacağı varsayılıyor.

Bunun yanında çözüm sürecinin önündeki en önemli engellerden birisi Rojava'daki PKK varlığı meselesinde de, SDG'nin Suriye merkezi yapısına nasıl entegre olacağına dair formüllerin tartışılması hızla yol alıyor.

Olumsuz olmamak, olumlu düşünmemek için şu aşamada neden yok.

Kürt sorununun doğrudan özsel sorunlarının nasıl ve nereye kadar giderileceği, Kürtlerin önünde özgür siyaset olanaklarının ne kadar oluşacağı ise elbette işin ikinci safhası…

Bu konuda da umutlu olmak gerekir; iki ihtimal var: Kürt meselesi çözümü otoriter, sert emri bir miktar eğecektir veya Kürtlere verilecek alanlarla alan, denetim, ittifak siyaseti üzerinden kendisine benzetecektir.

Ancak sonuç hangi istikamette olursa olsun PKK'sız, şiddetsiz bir siyasi hayat Türkiye'ye yeni kapılar açacaktır. Tehdit ve beka söylemi gücünü ve anlamını kaybettiği andan itibaren demokrasi yeniden çıkışa geçecektir.

Türkiye'nin ortanca yaşı 2025 itibarıyla 34'tü.
Kürt meselesinde çözüm arayışlarını hatırlamak bakımından genç sayılır.

Türkiye'de Kürt sorununa çözüm arayışının öyküsü yeni değil.

Devlet açısından PKK isyanını dindirmek için Öcalan'la ilk temas arayışlarının Özal döneminde başladığını, 28 Şubat günlerinde askerlerle sürdüğünü biliyoruz.

İkinci evrede, çatışmaların yeniden alevlenmesi üzerine 2005-2008 yılları arasında örgütle temas kurulduğunu, enformel ilişkilerin sürdürüldüğünü; 2008-2011 arasında ise Oslo süreci adı altında kapalı bir görüşme döneminin yaşandığını da biliyoruz.