CHP, Kürt sorunu için ne yapacak
Muhalefetin yaşadığı örtülü siyaset krizi Kürt sorunu dışlanarak aşılabilir mi Demokratik ve güçlü yeni bir Türkiye tasavvuru, bu istikamette kurucu bir siyaset Kürt sorunu dikkate alınmadan üretilebilir mi
Birkaç yıl önce, yönettiğim "Anayasa ve Çatışma Çözümü" başlığını taşıyan bir oturumda, bir konuşmacı (siyasetçi ve anayasa profesörüydü), Kürt meselesini hiç telaffuz etmeyince, "bu soruna hiç değinmeden, bu sorunu ve gerektirdiklerini dikkate almadan yeni anayasa nasıl tartışılabilir" diye sormuştum. Aldığım cevap açık ve bildikti: Konuşmacı, "Türkiye'nin ve anayasanın öncelikli sorunu Kürt meselesi değildir" demişti. Cevaba şaşırmamış, ancak malum hayal kırıklığını yine yaşamıştım.
Zira ülkede ve siyasi alandaki baskın bir bakış açısı budur.
Türkiye'de Kürt meselesi karşısında genel duyarsızlık olduğunu söylenebilir. Bu duyarsızlığın üç farklı tezahürü vardır.
İlki, bu sorunu bölücü terör, taşıyıcılarını bölücü terörist olarak tanımlayan bir milliyetçi dalgada vücut bulur. Bu dalga, özü muhafazakar olmak birlikte, muhalif alana da yayılır ve ana dokuyu oluşturur.
İkincisi, insansız, aktörsüz, hatta talepsiz Kürt sorunu tasavvuruyla ortaya çıkar. Bu tasavvura göre, ortada bir sorun olmakla birlikte, bu bölgenin geri kalmışlığının bir ürünüdür. Hizmet götürmekle, kalkınma hamleleriyle, kötü uygulamaları son verecek bir miktar demokratikleşmeyle çözülebilir bir meseledir.
Üçüncüsü, Kürt sorunu bir payanda olarak tanımlar. Soruna değil, sonucu olan siyasi davranış ve girdilere endekslidir. Söz konusu olan, Kürt oylarını, Kürt partilerinin oylarını seçim kazanmak-kaybetmek hesapları bakımından anlamlı bulan, Kürt meselesini bu lojistik çerçevede tanımlayan, soruna temas etmekten uzak durmayı tercih eden bir tutumdur.
Türkiye Kürt sorunu etrafındaki algı, zihni-siyasi hareketlilik bu üç tezahür etrafında, onların koyduğu sınırlar çerçevesinde değerlendirilebilir.
Bu sınırlar Kürt sorunun üzerine ortak bir yok sayma haline işaret eder.
Böyledir ama, sorunun çözümünün ve Türkiye'nin demokratikleşmenin önündeki en büyük engel de bu yok sayma halidir. Bugün yönetimin bu denli otoriterleşmesinin, 2016 rejimininin, 2017 anayasa değişikliklerinin, muhafazakar-ulusalcı-askerden oluşan üçlü iktidar ittifakının oluşmasının, beka ideoloji ve siyasetinin arkasındaki temel unsurlardan birisi, (Gülenciler faktörü yanında) varlığı reddedilen Kürt sorunu, esasen "Kürt korkusu"dur.