Bravo CHP'ye!!!

Özgür Özel, Karar yazarlarına CHP'nin İmralı'ya gidişe nasıl baktığına dair şunları söylüyordu: "Önce AK Parti adım atsın, siyasi sorumluluğu alsın ve yerine getirsin. Ardından biz kararımızı alırız, cumhuriyetin kurucu partisi çözüm hamlelerinin dışında kalamaz…"
AK Parti sorumluları, oylama hâlinde İmralı'ya gidişi destekleyeceklerini açıkladılar.

Mevcut koşullarda CHP'nin bir sorun çıkaracağını, İmralı'ya gidişi bloke edeceğini sanmıyordum. Gelin görün ki bu satırların yazıldığı saatlerde CHP, İmralı'ya temsilci göndermeyeceğini açıkladı.

Bu bir tür oyunbozanlık…

Neden

Zira bu istikamette alınacak ortak bir kararın önemli iki anlamı olacaktı.

İlk anlam, şüphe yok ki çözüm süreciyle ilgiliydi. Meclis komisyonunun temsil ettiği "sistem", ilk kez bu denli bütünlüklü ve açık bir şekilde Öcalan'la görüşecek, bir anlamda masaya oturacaktı. Bu adım, 2013-2015 ilk çözüm döneminde Öcalan'ın mektubunun meydanlarda okunmasından çok daha ileri bir adımdı. Sorun çözümü ya da sorunda başka bir evreye geçiş bakımından taraflar arası kritik bir temastı, dahası kritik bir andı.

Öcalan'la görüşme söz konusu olunca toplumsal katmanlarda bir tutukluk, bir tedirginlik, hatta bir itiraz olabilir. Burada ön açacak, topluma yol gösterecek, cesaret verecek olan hiç tartışmasız siyasettir, siyasi iradelerdir. İstikamet bu yöndeyken CHP'nin İmralı'ya temsilci göndermeme kararı ihtimali yaraladı.

Şu açıktır: Pozitif ve kolektif hamlelerde toplum siyaseti takip eder, onun ürettiği iklimi kabul eder.

Pozitif olan; çatışmasız, silahsız, şiddetsiz, tutumlarda aşırı taviz ve kayıplar içermeyen bir siyaset tutturmaktır. Kabul etmek gerekir ki Cumhur İttifakı, ilginç bir işbirliğiyle Bahçeli'nin ön açması, Erdoğan'ın onu takip eden onayıyla ve dengeleyen tutumuyla bu istikamette bir politika izliyor.

İşin kolektif yönüne gelince… Bu yön de açıkçası şu ana kadar, CHP'nin kararına kadar iyi işledi. Bir ikisi dışında Meclis'te temsil edilen tüm partilerin oluşturduğu, ortak karar aldığı, en önemlisi partiler arası çekişmelerin önemli ölçüde geride kaldığı bir görüntü vardı. Başlangıçta AK Parti'nin zor işlerin yükünü diğer siyasi partilere, Meclis'e atmak olarak yorumlanan —kısmen haklı olan— görüş, yerini bir ortak siyaset hâline bırakmış görünüyordu. Ve bu tür bir işleyiş Türk siyaseti için son derece önemliydi.

Ortak hareketin ikinci anlamı, CHP'nin bu işin bir parçası olmasının anlamı şuydu: Çözüm sürecinde siyasi partiler, iktidar ve devletin oluşturduğu sistem derine indikçe, risk aldıkça bunun toplum-siyaset ilişkilerine yansıması ihtimali yüksekti. CHP, seçmenini bir tavra davet eder; içindeki milliyetçi ve korumacı kimlik meselesinde her zaman korktuğu ve karşılaştığı engelleri bu şekilde aşabilirdi.