Babası Arap, annesi Amaziğ'li olan Faslı yazar Hasan Aourid "Mekke'ye Kanmak" kitabında:
"İşlendiğinde güzel meyveler veren insan nefsi; serbest bırakılınca kuru ağaçlar, dikenler ve zararlı nebatat biten bir toprağa dönüşür." diyor.
Her cumartesi Şair Mürsel Sönmez Bey'in iş yerindeki buluşmalarına nefsimizi işlemeye gidiyoruz.
Hamdi Amca ile başlayan ve günümüze kadar olagelen mutad görüşme. Mürsel Bey'in Hamdi Amca'dan rivayetle söylediği: "Birbirimize bakıp iman tazeliyoruz." halini mekanda her cumartesi yaşıyoruz ve bu halin yaşatılmasına da özen gösteriliyor.
Doktor Şefik Memiş ağabey ve Ali Yavuz Bey; mahallenin bakkalı Tuncay Bey'den alınan Kars kaşarını ekmeğin arasına kuzuyu tandıra sürer gibi hazırlar. Ekmek arası kaşarlar masaya şifa niyetine dizilir. Mürsel ağabeyin mahdumu Sadık, gecelik payımıza dakika düşürmek için "ilaç kokulu çaydan" hazırlar.
Ekmek arası kaşarlar hazırlanıp çay demlemedeyken insanlar cumartesi müdavimleri gelmeye başlar. Selamlaşmalar, sarılmalar, hal hatır sormalar, gülümsemeler.
Mürsel Bey de günün yorgunluğu içinde hesap kitap defterine son kurşunu sıkıp yukarı çıkar.
Şair Süleyman Çelik Bey, Yunus Emre sadeliğindeki şiirleri gibi yerini alır.
Şair Suavi Kemal Yazgıç Bey yatağını bulan şiirleri gibi sandalyesine kurulur.
Bayır Bucak Türklerinden Suriyeli Ali Bey zaman zaman annesinin yaptığı lezzetlerle ekmek arası kaşarın tadına tat katar.
Memleketin hali ahvali. Dünyadaki gelişmeler. Kitaplar, yazılıp çizilenler konuşulur. Birnokta edebiyat dergisinin gelişimi, yazıları, şiirleri masada yerini alır.
Gazze kanayan yaramız. Gazze, Filistin denilince başlar öne eğilir. Dünya pazarının çıfıtına lanet okunur.
Çaylar saat sekiz gibi masada yerini alır. Kaşarlı ekmekler elden ele dağıtılır. Çayın buharı, ekmek arası kaşarın tadına karışır. Ziyafet şükre, şükür yüze, yüzler iman tazeleme itikadına dönüşür.
Merhum Hamdi Baba'dan tevarüs eden ikram geleneği, manevi bir hal olarak kabul görür ve yaşanır. Mürsel Bey zaman zaman konuşulan mevzuyla ilgili Hamdi Baba'dan alıntı yapar. Hamdi Baba'yla yaşadığı ibretamiz bir olayı anlatır. İnsan; insanın gölgesinde, sözünde, halinde yetişir, demeyi de ekler.
Evliyalar, mütefekkirler, bilge insanlar
peygamberlerin varisleridir. Allah, onlar vasıtasıyla topluma mesajını vermeye devam ediyor. Geçmişte de bu böyle olmuştur. Mevlana, Yunus Emre, Muhyiddin İbnü'l Arabi,
Hacı Bektaşi Veli, Ahmet Amiş Efendi, Mustafa Seçkin gibi mütefekkir zatlar milletin gönül dünyalarını şirke şikayete meyletmekten uzak tutmuşlardır.
Her zaman milletin bir yol göstereni bu topraklarda var olmuştur olmaya da devam edecektir, mealindeki konuşmalarını zaman zaman dile getiren Mürsel Bey, Hamdi Baba'da bu zatlardan biriydi eklemesini yapar.
Geçtiğimiz cumartesi de yine buluştuk. Kapı kapanmaya yetiştim. Selam hal hatırdan sonra rutin sandalyeme geçtim. Divan edebiyatı konuşuluyordu. Mürsel Bey, divan edebiyatının en iyi dediği ilk üç şairinden bahsediyordu: Fuzuli, Şey Galip ve Nabi.
Şeyh Galip genç yaşında "Hüsn'ü Aşk"ı yazmış. Görevini ifa etmiş ve dünyası değişmiş.
"Nabi" kelimesi na'tamam ve bi'çare iki olumsuzdan oluşur. Eksilerin çarpımından artı zuhur eder. Benliğini gizledikçe yücelen şair ve mütefekkir Nabi'den bir dörtlük okudu.
Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu
Nazargah-ı ilahîdir, Makam-ı Mustafa'dır bu
Mürâât-ı edep şartıyla gir Nabî bu dergaha,
Metâf-ı kudsiyadır, bûsegâh-ı enbiyadır bu
Mürsel Bey'in çoşkun okuma ritmine aşağıdan gelen sesler karıştı. Müjdat Uluçam'ın mutat geç gelme hali. Müjdat Bey gülümseyen haliyle ya yeni çıkmış bir kitapla ya bir taze haberle ya da güneş görmemiş bir hatırayla geceye katılır. Bu sefer iki güzel insanla geldi: Şamil Kucur Bey ve Yazar Şakir Kurtulmuş Bey.
Şakir Bey'in yazarlık enerjisi, Şamil Bey'in dingin gülümseyen hali mekana bayram neşesi kattı.
Şakir Bey Çıra yayınlarının emekçisi. Çıra yayınlarından iki yüze yakın eser yayımlamış.
Yayınevinden yeni çıkan Özcan Ünlü'nün "BENİM KAYIP ŞİRLERİM" kitabını ve "UZAKTA BİR TREN SESİ" kitabını Mürsel Bey'in masasına bırakıyor. Mürsel Bey'in ricası üzerine kitabını imzalıyor.
Mürsel Bey, Çıra yayınlarından kitapları yayımlanan şair Özcan Ünlü ve Nurettin Durman'ı soruyor. Onların halinden, yazın dünyasına verdikleri emeklerinden bahsediliyor. Günümüz belediyelerin ve devletin şairine, yazarına, sanatçısına sahip çıkmamasından dem vuruluyor. Türkiye Yazarlar Birliğinin yazarların sorunlarını dile getirmekten ne kadar uzak olduğu dillendiriliyor.