TDK vebal kelimesini, günah doğuracak ve insanı ahiret azabına sürükleyecek olan ağır sorumluluk olarak açıklar.
Vebal ile ilgili birçok deyimimiz var. Ancak biz bunlardan günümüzde en çok kullanılan
iki tanesini TKD'yı kaynak alarak aktaralım.
Bunlardan biri "Vebal altında kalmak" manevi sorumluluk yüklemek. Diğeri "Vebali boynuna" ben karşımam deyip sorumluluğu karşısındakine yüklemek.
Bir milletin lügatında "vebal" kelimesi varsa o toplumda vicdan terazisi de vardır. İnsanların hukuk terazisi vicdanlarıdır. Yaptıklarında vicdani sorumluluk taşırlar. İki düşünüp bir yapma hakkaniyetine sahiptirler. Bir kimsenin vebaline girip ahretliklerini heba etmezler. Toplumun nüvesi insandır. İnsan ve insanlık orada fıtratını muhafaza ediyor demektir.
Malumunuz yedi Kasım'da 2025-2026 eğitim öğretim yılının ilk ara tatili başlıyor. On dokuz milyona yakın öğrencimiz, bir milyondan fazla öğretmenimiz dokuz günlük tatil sürecine girecekler.
Tatilin kelime anlamı, TDK'ye göre çalışmaya ara vermektir. Benim lügatımda ise tatil; zihnin ve aklın rehavet deryasında keyif çatmasıdır. Dört duvardan, eciş bücüş harflerden, zihni meşgul eden bilgilerden arınmaktır. Tebdilimekandır. Nene, dede, amca, teyze, hala ve dayıya karışmaktır. Aile, akraba ziyaretleri, sofralar, sohbetler; göğe, toprağa, suya, ağaca,masala, hayale, eve, ebeveyne kendini salıp oh be deme halidir.
İdeal olan tatili tanımladığımın farkındayım. Artık bu tatilleri yaşayanların sayısı azalıyor. Farkındayım.
Kasım ayında günler kısalıyor. Geceler uzuyor. Kış da göğe saltanatını kurup yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlıyor. Kasım tatilinde çocukların dışarı çıkıp gökle güneşle ağaçla vakit geçirmelerine mevsim pek el vermez. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde göğü güneşi ağacı kuşu toprağı bulmak da mümkün değil.
TUİK verilerine göre nüfusumuzun %83'i şehirde yaşıyor. Şehirlerin her tarafına konut yapmak adı altında şehirleri taşa çevirdiğimiz günümüzde şehirlerde bırakın göğü ağacı toprağı bulmayı birkaç adımlık park bulup çocukları salıncaklarda sallamaya bile şükrediyoruz. Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler çocukları.
O zaman kasım tatilinde çocuklar okul hapsinden çıkıp eve mahkum oluyor. Anne baba işte güçte. Çocuklar ev hapsinde televizyon, cep telefonu, ıpad, bilgisayar oyunlarına emanet.
Küresel şirketlerin dünyayı dizayn etme üzerine kurduğu oyunlara, canavarlara, ekranlara desek de olur. Hayata yeni yeni filiz açan masum çocukları gönüllü olarak küresel kötülük şebekelerine teslim ediyoruz. Alternatifimiz var mı Maalesef yok.
Çocukların tatilini tatil havasında geçirmeleri için peki ne yapmamız lazım Ne yapılması gerektiğine önce MEB'in kafa yorması lazım.
Elbette bunda da balığın başta koktuğu gibi mesuliyet sahibinin ilki MEB'e ait. İkincisi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı . Sonra Eğitim Fakülteleri, okullar, öğretmenler, belediyeler, kaymakamlıklar, muhtarlıklar, sivil toplum örgütleri, memleketin sırtında palazlanan şirketler, ebeveynler.
Dünya, yapay zekadan da destek alarak insan eğitimine katkı için dijital içerik üretiyor. Dijital içerikler üzerinden çocukların matematik, fen gibi akademik eğitiminden temel beceri geliştirici resim, yemek, sanat, spor gibi çocukları eğitici öğretici davranışlar kazandırılıyor.
Yukarıda saydığım kurum ve kişilerin el ele verip çocukları hazırladıkları içeriklerle yetiştirmesi gerekir. Dijital içerik üreten devasa bir sektörümüzün olması gerekir. Tıpkı film sektöründe dizi çektiğimiz gibi. Dijital içeriklerimiz toplum yapımıza uygun verimlilikte dorumda olmalı. Sonra da genç dimağlarımızı küresel şebekelerin içeriklerinden korumamız gerekir.
Hal böyle olunca çocuklar kasım tatilinde evde dijital dünya üzerindeki oyunlarla güle oynaya eğlenip hemde eğitilmiş olacaklar. Ürettiğimiz dijital içerikler üzerinden evrilip çevrilerek doğru adreslerde ikamete istikamet edilmiş oluyorlar. Tatil bire on veren verimliliğe dönüşmüş olur o zaman.

18