Ayak takımının hakimiyeti

Bizim okul, İstanbul'un göbeğinde. Tarih, doğa, deniz, gökyüzü be daha birçok güzellikle iç içe. İstanbul şartlarına göre herkesin ulaşmak isteyip ulaşamadığı çok şey var. Bahçemize envai kuşlar konar. Şakımaları Berlin Flarmoni'yi aratmıyor. Bahar gelince renga renk çiçekler, rahiya kokuları, rüzgar esintileri, yaprak hışırtıları, göğün aydınlığı, şehirde olmanın eminliği, okumanın aydınlığı, kuş cıvıltıları öğrenci cıvıltılarına karışır ve cennetten bir köşe.

Okulumuz proje okulu. Öğrencilerimiz öp başına koy misali. Aklı başında, merhameti göğsünde kurşun gibi taşıyan çocuklar. Şair Cahit Zarifoğlu'nun tabiriyle "ite çakala karşı yarin kapısında" duracak kadar da cengaverler.

Gün görmüş aile çocukları. Selamı, kelamı, sözü sükutu, teşekkürü özürü, saygıyı sevgiyi, bölüşüp paylaşmayı, tutup kaldırmayı, açı açıkta kalana yardım etmeyi Hasılı insan olmanın birçok erdemi, dalilanlılık mayalarında var. Dikensiz gül olmazı da sizler eklemişsiniz. Kanatmadan sevgi yurduna adım atılmaz.

Ülkelerini sever, öğretmenlerini sayar, darda düşen arkadaşlarına el uzatırlar. Azınlıkta olsa sosyal hayattan kendilerini koparıp ders çalışma mağarasına kendini hapsedenler yok değil. Lakin ekseriyeti zıpkın gibi. Derslerinde dünyaya kafa tutacak kadar sozumluluk bilmenin yanında, sosyal hattatta da eğlenip kahkahalarını dünyaya bırakmaktan kendilerini mahrum etmezler. Oturup memleket meselelerinden, sanat spora kadar birçok meseleyi medeniyet çıtasında konuşabilirsiniz. Bağra basılıp iyi ki denilecek pırlantalıktalar.

Üniversiteye yerleşme sıralamasında Türkiye'nin önde gelen okullarından biri. Dersleri masaya yatırıp hepsine ne kadar emek dökeceklerinin hesabını yapar. Yerleşmek istedikleri üniversite ve bölümleri önlerine alıp yerleşecek kadar da alınteri dökerler.

Köklü bir okul. Geçmişe dayalı bir kültürü, spor salonları, konferans salonları, beceri atölyeleriOkuluna sahip çıkan velileriyle, mezun öğrencileriyle bir cemiyet.

Bu yıl okul müdürümüz değişti. Müdürümüz nevi şahsına münhasır. Elleri sürekli cebinde, üstü başı tiril tiril, kir tutmayan kumaştan grantuvalet giyimli. Atacağı adımın eminliğinden ziyade gözleri hep yükseklerde. Okul bahçesine aracıyla girer. Bahçesindeki öğrenci cıvıllığından kendini arındırmış olarak soluğu odasında alır. Zorunlu olmadıkça selamı kelamı günaydını pek yoktur. Altı ay geçmesine rağmen öğrencilerin karşısına çıkıp bir iki kelam etmeyi zül sayar kendine.

Bir sendikanın resmi üyesi, başka bir sendikanın gönülden üyesi. Kafasında kırk tilki, kırkının da kuyruğunu birbirine değdirmez. Ağzından çıkanı karşısındakine göre belirleyip gönlünden geçeni değil karşısındakilerin duymak istediğini söylemekte mahir (!).

Müdür Bey, odasına kapanıp kendine ağırlık vermeyi seviyor. Öğrencilerin randevularına sorunlarına zamanı pek yoktur. Sekreterine verdiği talimatlarla onları müdür yardımcılarına yönlendirir.

İnsanların sekreterinden izin alıp kenidisiyle görüşmesini, çocuklara yıkardan bakmayı, çocukların ona özenmesini, onu yüceltmesini, kendisini başkasınanın gözünde yüceltilmeyi seviyor. Elleri cebinden hiç çıkmıyor. Ellerini uzatıp karşı tarafla eşit olmayı sevmiyor. Uzatsa dahi eğilip ellerin buluşmasını karşı taraftan bekliyor. Burnundan kıl aldırmıyor.


Warning: mysqli_close() expects exactly 1 parameter, 0 given in /home/koseyazarioku.com/public_html/themes/templates/footer_yazi.php on line 19