Millet İttifakı'nın '360 sandalye' eşiği

Türk siyasal yaşamı, temelde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini benimseyenler ile bu sisteme karşı olanlar arasında iki cephe içinde bulunuyor. Önümüzdeki seçim cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devamı ya da ortadan kaldırılması arasında bir halk oylaması niteliğini taşıyacaktır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem adı verilen model ancak anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilebilir. Bu değişimler yasama organında yapılacaktır ve anayasa kurallarına göre Millet İttifakı'nın Meclis'te en az 360 sandalyeye sahip olması gerekmektedir. Özetle, altı partiden oluşan Millet İttifakı, seçimler sonucunda anayasayı değiştirerek cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yerine, "güçlendirilmiş parlamenter sistem"i getirmek istiyor.Bu durumda, Millet İttifakı'nın seçimde bir yandan Cumhurbaşkanlığı'nı kazanması öte yandan Meclis'te 360 ve üzeri sandalyeye sahip olması gerekiyor. ANAYASA TASLAĞI BELLİ DEĞİLBugün altı partiden oluşan Millet İttifakı cephesi, zaman zaman kırılgan durumlar göstermektedir. Millet İttifakı henüz halkın karşısına güçlendirilmiş parlamenter sistemin ayrıntılarını belirten somut bir anayasa değişikliği tasarısıyla gelmiş değildir. Konunun en önemli noktası, kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Yasama, yürütme, yargı erkleri birbirinden ayrılmalı ve birbirini denetlemelidir.PARLAMENTER SİSTEM DENEYİMİTürkiye'nin en az 150 yıllık parlamenter sistem deneyimi vardır. Ancak Erdoğan'ın tek adam ve başkanlık tutkusu, Türkiye'yi dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan, dünya anayasalar tarihinde görülmemiş "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" adı verilen bir sisteme götürdü. Bütün dünyada kabul edilmektedir ki demokrasinin tam ve düzgün biçimde işleyişinde en önemli unsur kuvvetler ayrılığı ilkesinin yürürlükte olmasıdır. Bugün Türkiye'de uygulanan modelde,1. Cumhurbaşkanı hem devlet başkanı hem yürütmenin başı hem de AKP'nin genel başkanıdır. Böylece yasama organındaki çoğunluğu da denetlemektedir.2. Cumhurbaşkanı tek başına kararname yayımlama yetkisine sahiptir. Böylece yasama yetkisini eline almıştır.3. Cumhurbaşkanı karar ve uygulamaları yasama organında tartışılamıyor. Meclis'te yürütme organına karşı soru ve gensoru sistemi yürümüyor. Atanmış bakanların icraatlarının yasama organında tartışılması zorlaştırılmıştır. Yürütme organı adeta başına buyruk duruma getirilmiştir.BİRLEŞME NOKTASIDünyada bir benzeri görülmeyen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin aksaklıkları, hataları ve ülkeye verdiği zararlar gün yüzüne çıkınca bu sisteme karşı bir cephe oluştu. İşte Millet İttifakı'nın (birleşme), birlikte davranma noktası bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Buna karşı duruş, Millet İttifakı'nı güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde birleştirmiştir. Böylece hareketin geleceğe dönük en önemli noktası, kuvvetler ayrılığı sisteminin uygulanarak ve siyasal iktidarın gücünün sınırlandırılmasını sağlayarak anayasa değişikliklerinin yapılmasıdır.Bu nedenle kısaca kuvvetler ayrılığı ilkesi üzerinde durulacaktır. KUVVETLER AYRILIĞI VE KANUNLARIN RUHUKuvvetler ayrılığı sisteminin fikir babası Fransız düşünür Montesquieu'dür. Montesquieu'nün, Kanunların Ruhu (De l'esprit des Lois The Spirit of Law) adlı eseri modern siyasal bilimin en önemli yapıtlarından birisi olarak kabul edilir. Bu, Montesquieu'nün (1689-1755), kuvvetler ayrılığı konusunda kendisinden önceki düşünürlerden farklı olarak, bu konuyu en açık seçik biçimde ortaya koymuş olmasından ve kişi hak ve özgürlüklerini de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılmasından doğacak dengeye bağlamasından ileri geliyor. Montesquieu, "Her devlette üç kuvvet vardır ve siyasal gücü elinde bulunduranlar, işin doğası gereği sonunda bütün gücü elinde toplarlar" diyor.Bu nedenle, yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden ayrılmalıdır. Yasama ve yürütme aynı elde toplanırsa özgürlükten söz edilemez, Cumhuriyet ortadan kalkar, yok olur. Yargı da bağımsız değilse, yasama ve yürütmeden ayrı değilse yine hak ve özgürlükler sağlanamaz."İktidarın kötüye kullanılmasını önlemek için ne yapmalı" sorusuna Montesquieu, bunun çözümü kuvveti kuvvetle durdurmaktır diye yanıt veriyor. Montesquieu, "Bir devlette yasama ve yürütme gücü bir elde toplanınca orada özgürlük olamaz. Aynı şekilde yargı, yasama ve yürütmeden ayrılmamışsa yine özgürlük yaratılamaz" diyor.KATI VE YUMUŞAK KUVVETLER AYRILIĞIKatı kuvvetler ayrılığı sistemi, Amerika'da uygulanan modeldir. Yasama, yürütme, yargı birbirinden katı bir biçimde ayrılmıştır. Ancak, anayasa ile getirilmiş bir denge ve denetim sistemi vardır. Parlamenter sistemde, katı ve kesin kuvvetler ayrılığı gerçekleşmiyor. Çünkü sistemin temeli, yasama organında çoğunluğu sağlayan partinin hükümet kurmasıdır.Böylece, yasama organı ile yürütme arasında bir bağ kuruluyor ve katı kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkıyor. Başbakan hem yürütmenin başkanı hem de yasama organındaki çoğunluk partisinin başkanı olduğu için yasama ve yürütme arasında bir "füzyon" oluşuyor. Böylece katı kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkıyor. Bu konuda Türk siyasal yaşamında önemli görevler almış olan Prof. Dr. Turan Güneş'in Parlamenter Rejimin Bugünkü İşleyişi ve Manası (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayını, 1956) önemli bir çalışmadır. Ancak, Avrupa'da parlamenter demokrasi, yürütme organının gücünü sınırlayan kurallar konularak sağlanmıştır.Millet İttifakı'nın güçlendirilmiş parlamenter sistemi ortaya koyarken bu konudaki tüm çalışmaları dikkatle incelemesinde yarar vardır.ATATÜRK'ÜN TİTİZ ÇALIŞMALARIBu bağlamda, Atatürk'ün titiz çalışmalarını örnek göstermeliyiz: Atatürk, Cumhuriyetin ilanından önce, Montesquieu'nün Kanunların Ruhu adlı eserini Türkçe'ye tercüme ettirdi ve ciddi olarak inceledi.(1)Atatürk'ün üzerinde çalıştığı ikinci bir kitap, Üçüncü Cumhuriyette Siyasi Partiler'dir (Les partis politiques sous la III Republique). Atatürk, 2 Temmuz 1923 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'a yazdığı yazıda şöyle demiştir: "540 sayfalık bu kitabın 8 Temmuz 1923 tarihine kadar bir hafta içinde Türkçeye tercümesine acele gereksinim doğmuştur. Eser, 10 parçaya