Ataturk temelden cumhuriyetçiydi

Mustafa Kemal, tüm Ortadoğu'da, tüm İslam dünyasında benzeri görülmemiş bir devrim gerçekleştirdi.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Ümit Yaşar Oğuzcan

100 yıl önce bugün ilan edilen laik Cumhuriyeti tüm Ortadoğu'da, tüm İslam dünyasında benzeri görülmemiş büyük bir devrimdir.

Yüzüncü yılına ulaşan Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.

Cumhuriyetin önderi, kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Osmanlı'nın son 200 yılı imparatorluğun giderek güçsüzleştiği yenilgilerin üst üste geldiği bir dönemdir. Devleti kurtarmak Osmanlı'yı yeniden güçlendirmek için reform girişimleri oluyordu... Ancak bu girişimler daima ıslahat yönünde olmuş, kurulu sistemi iyileştirmek amacı gütmüştür. Buradaki temel kavram "ıslahat" yani "düzeltme iyileştirme" dir.

Atatürk, Osmanlı reformcularının aksine, iyileştirme değil daima yeni bir devlet, yeni bir toplumsal yapı amaçlamıştır. Daha Harp Okulu öğrencisi iken "Dava yıkılmak üzere olan bir imparatorluktan önce yeni bir Türk devleti çıkarmaktır" diyordu.

Kuvayı Milliye'nin stratejisini Nutuk'ta açıkladığı durum değerlendirmesinde Atatürk; "Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız
yeni bir Türk devleti kurmak" demişti...

Erzurum Kongresi günlerinde hiçbir şey belli değilken Ankara'da henüz Meclis toplanmamış, işgalcilere karşı düzenli ordu kurulmamış... Evet hiçbir şey belli değilken Mazhar Müfit Kansu'ya "Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır" diye not ettiriyordu.

Kökten cumhuriyetçi

Atatürk gençliğinden beri "cumhuriyetçi"ydi. Hiçbir zaman Osmanlı düşünür ve reformcuları gibi mevcudu iyileştirmek yani "ıslahat" düşüncesine kapılmadı.

Milli Mücadele'ye başlarken arkadaşlarından pek azı cumhuriyetçiydi. Milli Mücadele'nin, Osmanlı Devleti'nin ve padişahlık ile halifeliğin devamını sağlamak için yapılması gerektiğine inanıyorlardı. Cumhuriyet modeline tek başına inanan Mustafa Kemal'di.

Cumhuriyetin ilanı kolay olmadı. Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasından ancak bir yıl sonra gerçekleştirilebildi.

Karşıcıların tedirginliği

9 Eylül 1922'de Milli Mücadele başarı ile sonuçlanmış, savaş kazanılmış, Lozan Barış Antlaşması sonuçlandırılmış, bu arada son derece önemli bir devrim gerçekleşmiş, 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılmıştı. Bundan sonraki aşamanın cumhuriyeti ilan etmek olduğu anlaşılıyordu.

Saltanatın kaldırılışı ile cumhuriyetin ilanı arasında bir yıllık bir zaman süresi vardır. Atatürk bu süre içinde aşama aşama cumhuriyetin ilanını hazırladı.

Meclis içinde ve dışındaki halifeciler medrese ve hoca takımı cumhuriyet ilanına karşıydı.

İstanbul gazeteleri de cumhuriyetin ilanına karşı çıkıyorlardı. Örneğin, Tanin gazetesi "Cumhuriyet modelinin kabul edilmesinin tehlikeli olacağını" belirtiyordu.

Milli Mücadele'de önemli görevler almış, Atatürk'ün yakın arkadaşları Rauf Orbay, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy da, cumhuriyetin ilanına karşıydılar.

Bunları belirtmemizin sebebi, cumhuriyetin ilanının kolay olmadığını ortaya koymak içindir.

28 Ekim 1923, Çankaya'da

1921 Anayasası modeline göre hükümet üyesi bakanlar meclisi tarafından tek tek seçiliyordu. 1923 yılında yeni seçim yapılmış, 11 Ağustos 1923'te yeni Meclis açılmıştı. Ancak hükümetin oluşmasında sıkıntılar yaşanıyordu.

Tarih gösteriyor ki büyük liderler ortaya çıkan bunalımlardan daima yararlanmışlardır; krizi kendi amaçlarının gerçekleşmesi için kullanmışlardır. Atatürk de krizlerden yararlanmıştır.

'En kuvvetli olduğumuz gün'

Atatürk, ortaya çıkan hükümet krizinden yararlanarak cumhuriyetin ilanını gerçekleştirmek yolunda yürüdü.

28 Ekim akşamı bazı bakanlarla milletvekillerini Çankaya'da akşam yemeğine çağırmıştı. O gece yemekte bulunanlar İsmet İnönü, daha önceki Milli Savunma Bakanı Kâzım Özalp, Başbakan Fethi Okyar, milletvekilleri Ruşen Eşref Ünaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami Paşa ve Halit Karsıalan Paşa'dan oluşan grupla yemek yenirken Mustafa Kemal, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!" dedi.

"Bunu en kuvvetli olduğumuz bir anda yapalım" diyen kimi misafirlere Atatürk, "En kuvvetli olduğumuz gün bugünlerdir" diye yanıt verdi.

Konuklar erken dağıldılar. Mustafa Kemal, İsmet İnönü'yü Çankaya'da alıkoyarak anayasada yapılması gereken değişiklikle ilgili tasarıyı birlikte hazırladılar.

Ertesi gün CHP grup toplantısında kürsüye çıkan Mustafa Kemal, bunalıma yol açan olayın çözümü için anayasa değişikliği gerektiğini anlattı ve bu konuyla ilgili olarak hazırlamış olduğu önergesini sundu.

Mustafa Kemal'in önergesinde anayasanın birinci maddesinin sonuna "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli cumhuriyettir" cümlesi ekleniyordu.

Meclis cumhurbaşkanını seçecek, cumhurbaşkanı Meclis üyelerinin içinden başbakanı atayacak, başbakan hükümetini kuracak ve bakanlar kurulu Meclis'in onayına sunulacak, güvenoyu alırsa göreve başlayacaktı. Çağdaş parlamenter sisteme adım atılıyordu.

YUNUS NADİ: GERÇEĞİ İLAN EDİYORUZ

Konu Meclis'in toplantısına geldi. Konu ile ilgili olarak İsmet İnönü, Yunus Nadi ve Abdurrahman Şeref Bey'in konuşmaları önemlidir.