Unamuno iman, aşk ve umut

Miguel de Unamuno bilge ve mistik bir yazar. "Sis"i, "Satranç Ustası Don Sandalio'nun Romanı"nı okurken fark etmiştim bunu. "Hayatın Trajik Duygusu"ndaki (Çev. Mehmet Sait Şener, Divan Kitap, 2017) denemeleri okuyunca kanaatim daha da pekişti. İnsanı salt akıldan ibaret bir varlık olarak görmez o. Varlığın sadece akılla kavranabileceği kanaatinde de değildir. İnsanı sadece "akılcı bir hayvan" olarak değil hissi (afectivo) bir varlık olarak da görür. Hatta onu hayvanlardan ayıran asıl vasfın duygu olduğunu ileri sürer. Bu bağlamda hakikati ikiye ayırır: İlki mantıksal veya nesnel hakikat, ikincisi yalanın karşıtı olan ahlâkî ve öznel hakikat!.. Evet, nesnel hakikati, akıl ve bilimle kavrıyoruz, belki 'biliyoruz' demek lazım. Ama ahlâkîöznel hakikat, akıl ve bilimden ziyade 'iman'la ilgili. Bu bağlamda bilmekle iman etmek arasında fark var. Bilmek ve inanmak deyince kitaptaki "İman, Umut ve Sevgi" başlıklı bölüm bence enfes. İman etmekle akıl, güvenmek, umut, irade, aşk, vuslat, acı arasındaki ilişki üzerine keyifli, bir o kadar da derin bir tefekkür yolculuğuna çıkıyor okur. window.__ITGS_started Date.now(); Genellikle biz, inanmanın bilme'yle ilgili olduğunu sanırız; iman etmek için 'bilmek' gerektiği kanaatindeyizdir. Ama hayır! Bilmek ayrı, iman etmek ayrıdır. İnsan bilmediğine, görmediğine iman eder. Örneğin bir atı gördük, ona dokunduk, sahip olduğu özellikleri 'biliriz'. Ama hiç zürafa görmedik, görenlerin beyanlarına göre özelliklerini kabul ediyoruz, bilmiyoruz, lâkin inanıyoruz. Dolayısıyla imanda kalben teslimiyet vardır. Tanrı'yı da göremez ve 'bilemeyiz', sadece iman ederiz. Tam da bu noktada imanın aşk'la kuvvetli bir irtibatı vardır. İman, Tanrı'nın mevcudiyetini aşkla, kalple tasdik etmektir. Unamuno'ya göre "aşktan yoksun bilgi" ya da akıl, insanı Tanrı'dan uzaklaştırır (s. 209). Buna karşın aşk, bilgi olmadan da insanı Tanrı'ya, Tanrı yoluyla da bilgeliğe ulaştırır. Bir şey daha ekleyeyim, aşktan yoksun bilgi, insana hakikatin sadece maddi yüzünü gösterir. Modern bilim, fiziğe, delile odaklıdır. Ayrıca, bilim yaratmaz, yaratılmış şeylerden yeni şeyler keşfeder. Sanatsal etkinlik de böyledir; var olanların zihinde yeniden kurgulanmasıdır.Buradan başka bir konuya geçeceğim. Bilimsel hakikatin değeri ile imanî ahlakî hakikatin değeri oldukça farklıdır. İnsanlar genelde bir üçgenin üç açısının iki dik açıya eşit olduğunu savunmak için hayatlarını feda etmezler, ama 'iman