Ney ile mey arasında

Bu başlığı Neyzen Tevfik için attım. Çünkü mizacı bu iki nesnenin sembolize ettiği bir kültürün meyvesi idi. Ama önce şunu söyleyeyim; serapa bir Şarklıdır Neyzen! Ney'iyle Şarklıdır, mey'iyle de Şarklıydı.Ney, onun Mevlevîlikten beslenen mûti, kanaatkâr, mala, mülke, makama önem vermeyen sûfî tarafını, mey ise Bektaşîlikten gelen derbeder, rint ve âsi mizacını temsil eder. Bu sebeple şiirleri de ney ile meyden müteşekkildir. Kendisi de belirtiyor mizacındaki bu iki yönü. Meselâ diyor ki;"Olmadım meftunu malın, rütbenin sim ü zerinZevki, şevki ney'le mey'dir rind-i azade-serin"Doğru, zevki ve şevki ney ile meydi. Bu mısralardaki "Rind-i âzâde-ser" ifadesi de önemli, onun bir başka vasfına, serazat mizacına işaret ediyor. Onun gibi mizaçlar Cemil Meriç'in de dediği gibi "cinnetle deha arasında mekik" dokurlar. Ney, şairin kabına sığmayan, zapt u rapt altına alınamayan fırtınalı ve derbeder ruhunu sükûnet deryasına erdiriyordu, ama mey.. Mey ise içindeki âsi ruhu galeyana getiriyor, dilini keskin ve zehirli bir kılıç eyliyordu. Hiciv, zehirli bir kılıçsa, Neyzen'in dili de öyleydi Diline düşeni perişan eyliyordu. Meselâ Ali Çetinkaya için "Daldan dala seken gönlüm serçe mi Yaktı beni Kel Ali'nin perçemi." mısralarını yapıştırıvermiştir. Yine bir dönemin bakanlarından Cevdet Kerim İncedayı için "Rızk için Allah kerim Fısk için Cevdet Kerim" demiştir!Söz aldı başını gitti Neyzen'in neyle meyden oluşmuş mizacından bahsediyordum. "Hiç" adlı şiir kitabında da belirtiyor bunu. "Aks edince gönlüme şems-i hakikat-pertevi Mey'de Bektaşi göründüm ney'de oldum Mevlevî", "Varsa kalmış sırr-ı hilkatten yegane yadigâr İşve-i ney, neşe-i mey etti zatımda karar" ve "Meşrebim Molla-yı Rumi, mezhebim Bektaşi'dir" şeklindeki mısralarda kendisi de söyler bunu.Ney ile sembolize edilen sufî âdabını daha genç yaşlarda İzmir Mevlevi Dergâhında edinmiş, sonra İstanbul'da Yenikapı, Galata, Bahariye Mevlevihanelerine devam etmiştir. Amma derbeder ve serazat mizacı sebebiyle, ne gençken bir süre kaldığı Fethiye Medresesi'nin ne de Mevlevîliğin kurallarına bir türlü uyamamış, mey'e eğilimli ruhu onu han odalarında, kahvehanelerde ve meyhanelerde derbeder bir hayata sürüklemiştir.Şunu unuttum, neredeyse hiç ayık gezmeyen Neyzen'in en sevdiği ve en güvendiği şahıslardan biri Mehmet Âkif'miş. Nitekim hayatını anlattığı "Tercüme-i Hâl" şiirinde üstadı